11 Nisan 2015
Türkiye’de oluyor. Geçen günlerde haberin medyaya yansımasıyla öğrendim. Muhtemelen bir süredir postanede bekleyen, halen almaya gidemediğim adıma gelmiş tebligat da bununla ilgili: Genelkurmay Başkanlığı suç duyurusunda bulunmuş, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı da soruşturma başlatmış. Benim de içerisinde bulunduğum yaklaşık 400 kişi ‘Halkı askerlikten soğutmak’ suçunu işlemişiz! Bu, TCK’nın 318. Maddesi’nde düzenlenen bir “suç” ve aynen şöyle:
(1) (Değişik: 11/4/2013-6459/13 md.) Askerlik hizmetini yapanları firara sevk edecek veya askerlik hizmetine katılacak olanları bu hizmeti yapmaktan vazgeçirecek şekilde teşvik veya telkinde bulunanlara altı aydan iki yıla kadar hapis cezası verilir.
(2) Fiil, basın ve yayın yolu ile işlenirse ceza yarısı oranında artırılır.
Peki bu ‘suçu’ nasıl işlemişiz? “Askere gitmeyin, çünkü…” diye başlayan kısa cümleler yazarak ya da meramını çizgiyle ifade ederek. Kampanyaya toplam 381 kişi katılmış. En son hatırladığım, iki yıl kadar mail trafiğiyle başlayan çalışmanın sonucunda “bu cümleleri nasıl kitaplaştıracağız” arayışı vardı. Çünkü kitabı basacak yayınevi bulmak kolay değildi.
‘Olay’ın hikâyesi bundan ibaret.
Hanımefendiler, beyefendiler… Dünyanın hiçbir demokratik ülkesinde ‘halkı askerlikten soğutmak’ diye bir ‘suç’ yoktur. 318. Madde, 301. Madde gibi düşünce ve ifade özgürlüğünü doğrudan sınırlandıran bir maddedir.
Askerlikle ilgili farklı veya eleştirel düşünceleri olmak neden ‘suç’ olsun?
Kendi bakış açılarına göre askerlikle ilgili düşüncelerini birer cümleyle ifade eden kişilerin insanları ellerinden kollarından tutarak askere gitmekten alıkoymak ya da askere gitmiş olanları firar ettirmek gibi bir güçleri, yetenekleri, marifetleri mi vardır?
Kaldı ki, Türkiye’nin de imzacısı olduğu Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne göre vicdani ret bir ‘hak’tır ve AİHM’nin Türkiye’nin uygulamaktan imtina ettiği bağlayıcı kararları vardır. Öte yandan biliyoruz ki 27 Mayıs 1960’ta, 12 Mart 1971’de, 12 Eylül 1980’de, 28 Şubat 1997’de, 27 Nisan 2007’de darbe yapmış, siyasete müdahale etmiş, ‘koruyucusu-kollayıcısı’ olduğu ideolojik hassasiyetlere göre topluma ‘ayar’ vermiş, hâlâ bütünüyle yüzleşilememiş, neden olduğu acılar telafi edilememiş, yol açtığı tahribatlar giderilememiş bir ordu gerçeğimiz vardır…
Bu soruşturmanın zamanlama açısından son derece ‘manidar’ olduğunu düşünüyorum. Ergenekon ve Balyoz davaları “milli ordumuza kumpas kurmuşlar” denilerek kapatıldı. Cumhurbaşkanı Erdoğan Harp Akademileri Komutanlığı’nda yaptığı konuşmada bu davalardan dolayı askerden ‘bizi aldatmışlar’ diyerek bir anlamda özür diledi. Demek oluyor ki bundan böyle bu tür dava ve soruşturma haberleri gündemimizden eksik olmayacak.
Bu, AKP’nin bir ‘devlet partisi’ haline gelmesi ve askerle geliştirdiği ‘yeni’ ilişki tarzıyla da gayet uyumlu bir ‘gelişme’.
Söz konusu sivil girişimin amacı 318. Madde’nin düşünce ve ifade özgürlüğünü açıkça kısıtlayan niteliğine kamuoyunun dikkatini çekmekti. Dilerim bu soruşturma meselenin en azından tartışılmasına ve o maddenin kaldırılmasına vesile olur.
http://www.meydangazetesi.com.tr/boyle-suc-olur-mu-makale,74.html