Funda Genç

2013 01 Temmuz-Funda Genç (Beşiktaş Abbasağa Parkı’nda düzenlenen Forum’da Vicdani Reddini açıkladı.)   Ben Kürdüm, Türküm, Arabım, Giritliyim, Arnavutum, Ermeniyim, Brezilyalıyım, DÜNYALIYIM… Mezhebim yok benim ama vicdanlıyım, bir gün Alevi olarak uyanırım, bir gün Süryani, bir gün Budist. Bu yüzden ateistim. Bir kez daha gördük, militarizm öldürür. Bazen doğrudan, atılan bombalarla, sıkılan mermilerle, gaz kapsülleriyle aklınıza

2013 01 Temmuz-Funda Genç (Beşiktaş Abbasağa Parkı’nda düzenlenen Forum’da Vicdani Reddini açıkladı.)

 

Ben Kürdüm, Türküm, Arabım, Giritliyim, Arnavutum, Ermeniyim, Brezilyalıyım, DÜNYALIYIM…
Mezhebim yok benim ama vicdanlıyım, bir gün Alevi olarak uyanırım, bir gün Süryani, bir gün Budist. Bu yüzden ateistim.
Bir kez daha gördük, militarizm öldürür. Bazen doğrudan, atılan bombalarla, sıkılan mermilerle, gaz kapsülleriyle aklınıza gelebilecek her tür insan yapımı silahla öldürür. Bazen de dolaylı ama kesin etkili ırkçılıkla, faşizmle, dini istismarla… Militer ideolojinin yön kavramı yoktur. Militer aygıtlar doğu, batı, kuzey, güney dinlemezler. Barış ve özgürlük isteyen insanları, sermayenin aygıtı devletin köleleşmiş polisi, askeri, gönüllüsü öldürür. Çünkü onları öldürmeye programlamışlardır. Çünkü onlar itaat eden insanlardan seçilmiştir, kulağından eğitimle girerler, burnundan medyayla çıkarlar. Kavramları beyinlerine kodlarlar terörist diye, anarşist diye, çapulcu diye… Bu yüzden itaat eden insanlar yollarını tek başına arayanlardan daha sık yanılır. Yanılgı adı üstünde iyileştirilebilecek bir hastalıktır.
Hiç görmediğiniz, görmeyi aklınıza bile getirmediğiniz Kürt köylerinde uzun zamandır insanlar yaşıyor. Ekmeğini yapacağı buğday tarlaları yakılıp yıkılıyor, çocukları okula gidebilmek için kilometrelerce yol yürüyor yıllardır. En önemlisi de can güvenlikleri yok. Her an ölüm, işkence korkusuyla burun buruna yaşadı Kürt halkı. Hepsi barış ve özgürlük içindi, ne kadar tanıdık öyle değil mi? Biz sıcak evlerimizde onların “terörist” olduğunu söyleyen TRT’yi, CNN’i, NTV’yi izledik durduk. Medya hep yandaştı. Sınırları çizenler, beynimize de sınırlar çiziyor ve bizi köleleştirmek istiyorlardı. Ama anladık artık.
“Orda bir köy var uzakta, gitmesek de görmesek de o köy bizim köyümüzdür” diye şiirler okutuyorsunuz çocuklarımıza. Her gün yağmur çamur demeden hazır kıta bekletip ant içtiriyorsunuz. Tarih, edebiyat diye okuttuklarınız ideolojiniz, matematik de hezimetinizdir. Hazır kıta yürüttüğünüz okulların bando takımları var, hazır olu, rahatı daha 6 yaşında öğreterek küçük askerlerini geleceğin emirlere itaat eden büyük askerlerini yetiştirmek üzere kodluyorsunuz. İşte bu yüzden antimilitaristim.
Havanın sınırı yok, bulutlara sınır yok, ama yakında oksijeni de tüple damacana su ister gibi alırsanız şaşırmayınız. Önce toprak ipoteklendi, şimdi su, yakında ateş ve hava. Kimsenin gözünde yok hayvanlar “zaten onlar insan için yaratılmıştı” değil mi, para hırsınızı bağlayabileceğiniz bir demogojiniz daha var ne mutlu size. Bu yüzden türlü türlü işkencelerle deneyleriniz var, işkencehane kuluçka makineleriniz, bu yüzden çocuğumuza sütünü veren hayvanları makine olarak kullanıyorsunuz. Bir hayvanın çığlığı sizin için hiçbir şey ifade etmediği içindir ki çok kolay öldürebiliyorsunuz insan evlatlarını. Ne insanın, ne hayvan ya da bitkinin kurtuluşu birbirinden bağımsız değil. İşte bu yüzden direniş üç beş ağaç meselesidir aynı zamanda, Hes’tir, Çed’dir, uluslararası neoliberalizmin iştahını kabartan tarlalarımız, Gdo’lu tohumlara mahkum edilen ve eğer kullanmazsa hapisle tehdit edilen hem bizim köylümüzün hem de Latin Amerika’daki köylülerin tohumlarıdır. Kapitalizm önüne ne çıkarsa silip süpürüp yutuyor. Bu yüzden Rio’yu, Tahrir’i hissedebiliyoruz. Bu yüzden antikapitalistim, bu yüzden anarşistim ben.
Ben anneyim, vicdani retçi eşi olmanın yükünün ne olduğunu, kendi kendime okuyup yazarak, oğluma her canlıya saygı duymasını öğreterek, nasıl silah ya da tanksız oyun oynanır diye, etkilendiği çevreden nasıl korurum diye kafa patlatarak, resmi her imzanın altına girerek, ekonomik olarak ayakta kalmaya çalışarak, nasıl sivil ölünür her gün yaşayarak öğrendim. Okul kaydı ya da ev kiralarken aile değerlerimizin irdelenmesini, “TC’den aile olduğumuza dair onaylı olmamız gerektiği” söylemini göğüsleyerek kadın olmanın ne kadar çabuk cennet vaat edilen kutsal annelik ile fahişelik arasında gidip gelebileceğini yaşadım. İşte bu bacak arası ahlakçılığından dolayı, eşcinselim, transım, erkeğim, kadınım ben, feministim. Ve homofobik, transfobik cinayetleriniz bu yüzden politiktir, aynı Lice’de, Ankara’da yaşananlar gibi.
Evet orda bir köy var uzakta, gitmesem de görmesem de onun adı Lice’dir, Roboski’dir. Orada insanlar var. İnsanların insanca yaşama isteği var, barış içinde, her gün herhangi bir nedenle işkence, ölüm, tecavüzle burun buruna kalmadan…
Lice’de atılan kurşunların, ölen ve yaralananların ardından yandaş medyanın, yandaş köşe yazarı canlı yayına bağlanıp söyledikleriyle resmi kanalların yapacağı açıklamaların önünü açmıştır. Ben de diyorum ki sayın gazeteciye, yetkililere ve böyle düşünen mağdur insanlarımıza; Kürt halkına 30 yıldır o karakollardan ateş açıldı, “barış istiyoruz” dediler sadece, bu yüzden ellerinde “barış istiyoruz” yazılı pankartları vardı; Taksim’deki gibi, Dikmen’deki gibi Lice halkı da anayasada yer alan “2911 numaralı toplantı ve gösteri yürüyüşleri kanunu” haklarını kullandılar. Ama Medeni’yi de Ethem gibi vurdular.
Hiç mayına basıp ölmedi insanlar buralarda. Hiç anneler bir oğlunu dağa bir oğlunu askere göndermedi ki. Hiç köylerini bırakıp gitmek zorunda kalmadı ki insanlar Ege’de, Karadeniz’de. Biliyor musunuz Ceylan Önkol daha 14 yaşındaydı ve işte bu Lice karakolundan atılan havan topu mermisiyle parçalandı.
Neden hâlâ yeni karakol inşaatları yapılıyor dersiniz. Günlerdir devletin bol köpüklü manipülasyonlarını, sahnelediği trajikomik filmleri izleyip duruyoruz. Sadece hükümeti bu olaylardan sorumlu tutmak “fışkiyeyi kim kırdı” demekten farksızdır. Polis devletin de, asker kimin? İslamofaşist hükümet Kemalist devletin aygıtlarını ve yöntemlerini kullanarak tek güç olmayı arzulamakta, bir yandan da ihalesini dostlarının aldığı karakol, kalekollar inşa ederek sözde ekonomistliğe soyunup kriz yönettiğini varsaymaktadır. Irkçı ve faşist saldırılarla barışa kurşun sıkılmaktadır. Bir arada olmamızı, Türk-Kürt faşizme karşı omuz omuza olmamızı hazmedemediniz! İşte bu yüzden eğer gerçekten varsa gezi ruhunu geri çağırmalıyız. Çünkü biz insanız… İşte artık bütün bu yaşananlardan sonra diyorum ki; evet, tüketmeyelim tükenmeyelim ama savaşın da insan kaynağını kurutalım.
Askere gitme, kardeş kanı dökme…

VİCDANİ/TOTAL REDDİMDİR.

 


 

PAYLAŞ.
VicdaniRet.org