Askerlik anıları, her Türk erkeğinin anlatmaktan usanmadığı sohbet konularından biridir. Askere gidenlerin gayrimüslim olmaları halinde ise sorulan ilk suallerden biri, “isminden veya gayrimüslim olmandan dolayı bir problem yaşadın mı?” sualidir. Türk Silahlı Kuvvetleri’nde gayrimüslim subayların yer almaması, vatanî görevleri sırasında şehit olan gayrimüslimler için şehit sıfatının kullanıp kullanılmayacağı halen zaman zaman tartışılan konular. Azınlıklar arasında “bizleri ne çavuş, ne de muvazzaf subay yaparlar” kanaati de oldukça yaygın. Bu çalışma, bu alana ilk kere el atmakta. Yayınlanmış hatıralar ve ilk kere bu kitapta yer alan çok sayıda mülakat sayesinde konuya ışık tutulmakta ve gerçeğin, sanıldığı gibi ne kapkara ne de bembeyaz olduğu gösterilmekte. Hatıraları ve mülakatları okurken hem gülmek hem de hüzünlenmek mümkün. Azınlıkların, Cumhuriyet yıllarında vatanî görevlerini yerine getirirken ayrımcı bir uygulamayla ne mertebede karşılaştıkları konusundaki etraflı bir araştırma da bu kitapta yer almakta. Böylece kitapta yer alan tanıklıkların ve hatıraların, tarihsel bir çerçeve içinde değerlendirilmeleri mümkün olmakta.
LİBRA KİTAPÇILIK VE YAYINCILIK
Yayın Tarihi 2011-09-05
Yazar Hakkında
1948 yılında İstanbul’da doğdu. İlköğrenimini Musevi Birinci Karma İlkokulu’nda, orta ve lise öğrenimini Saint-Michel Fransız Ortaokulu’nda ve Saint Benoit Fransız Lisesi’nde yaptı. Sorbonne Üniversitesi’ne bağlı Ecole Pratique des Hautes Etudes, İlahiyat Bilimleri Bölümü’nden mezun oldu. 1970 yılında özel sektörde memur olarak çalışmaya başladı. 1981 yılından itibaren de ticaret hayatına atıldı. Yazarlık ve araştırmacılık serüveni 1995 yılında başladı. Express, Müteferrika, Varlık, Birikim, Virgül, Felsefelogos, Toplumsal Tarih, Tarih ve Toplum, Folklor ve Edebiyat, Tiryaki dergileri ile Agos ve Şalom gazetelerinde yazıları yayımlandı. Evli ve iki çocuk babasıdır.
Kaynak: Kitap Yurdu
“Ermeni olduğum için hayatımda birçok ayrımcılık yaşadım. Bunlardan biri de askerlik yaparken oldu. Devremdeki tüm arkadaşlarıma yemin töreninden sonra erbaş rütbesi taktılar ve bir tek beni ayırıp er olarak bıraktılar. İki çocuk sahibi koca bir adamdım, umursamamam gerekiyordu belki. Amma velakin fena koymuştu bu ayrımcılık. Tören sonrasında herkes ailesiyle mutluluğunu paylaşırken, teneke barakanın arkasında tek başıma saatlerce ağladım. Elimde tuttuğum anahtarı, ağladığım duyulmasın diye oluklu tenekeden barakaya sürtüyordum yürürken. Bir o yana, bir bu yana yürüdüm, yürüdüm ve ağladım.”
Hrant Dink
Askerliğini Şırnak’ta yapan Jandarma Er Bedros’un anlatımını okumak için tıklayın