23 Mart 2018 Cuma
Size çok az bilinen ve çok az yazılan bir hikaye anlatacağım.
Hikayemizin kahramanı Aydın Mustafa Hamit. Mustafa Hamit, Türkmen bir ailenin oğlu ve 1949 Kerkük doğumlu.
Askeri okul mezunu ve savaş uçağı pilotu olarak Irak-İran savaşında görev aldı.
Ali Hasan El Mecid, Mustafa Hamit’i odasına çağırdı. Ona “Başkan Hüseyin’in emri var. Yakında Halepçe’deki Kürt eşkiyalarını yok edeceğiz. Tecrüben var ve iyi bir pilotsun. Halepçe bombalamasında sen de yer alacaksın.
Eşkiyalığın Kökünü kazımamız lazım“ dedi.
Mustafa Hamit önce biraz durakladı;
-“Orada kadın ve çocuklar da var. Ben bu harekatta yer alamam“ dedi.
Ali Hasan El Mecid, “Eşkiyalık daha çok büyümeden kökünü kazımamız lazım“ dedi.
Mustafa Hamit, bir mektupla Irak Devlet Başkanı Saddam Hüseyin ile görüşme talep etti.
Amacı Halepçe harekatının önüne geçmekti.
Hüseyin ile görüşmek istediği günlerde ayrıldığı eşi de Saddam Hüseyin’e bir mektup yazmıştı.
Ayrıldığı eşi Hüseyin’e şöyle yazmıştı:
–“Eski kocamın seni devirmek için planları var.“
Mustafa Hamit, Saddam Hüseyin ile yüzyüze görüştü. Hüseyin ile görüşmede olası bir Halepçe harekatında yaşanacaklara ilişkin kaygısını paylaştı;
–“Orada siviller var ve ben kadın ve çocukları bombalayamam.“
Başarıyı sadece kendinde gören ve gölgesinden bile şüphelenen Saddam Hüseyin öfkeliydi ve Mustafa Hamit’i tutuklama emri verir. Mustafa Hamit ‘emre itaatsizlik’ suçlaması ile tutuklandı.
Halepçe harekatı 16 Mart 1988’de başladı ve kimyasal silahların kullanıldığı saldırıda 5 bin Kürt katledildi.
O gün hava yağmurlu ve rüzgarlı olmasaydı ölü sayısı 75 bini bulurdu.
Ali Hasan El Mecid komutasındaki Irak ordu mensubu yüzlerce kişi bu katliamda yer aldı.
Mustafa Hamit görevi kabul etse o kimyasal silahlar onun kullandığı uçaktan da atılacaktı ve belki de binlerce kadın ve çocuk daha ölecekti.
O vicdanının sesine kulak verdi ve katliamda yer almayı reddetti.
İdam cezasına çarptırıldı ve 29 Aralık 1988 tarihinde idam edildi.
Henüz 31 yaşındaydı.
İdam edildiğinde biri 4, diğeri 6, bir diğeri ise 10 yaşında üç kız çocuğu vardı.
Türkmen metinlerinde Mustafa Hamit’i yazanlar onun Türkmen halkının özgürlük mücadelesindeki çabası ile anıyorlar. Evet o bir Türkmen ve halkının özgürlük haklarının savunucusu ve iyi bir yurtseverdi. Bundan kuşku yok. Ancak bu onu eksik tanımlıyor.
Onun kız kardeşi yıllar önce ağabeyini şöyle tanımlamış:
“Özgürlüğü savunan biriydi. İnsan katletmenin ve kimyasal saldırılarının karşısındaydı.“
O iyi bir hümanistti ve evrensel değerlere inanıyordu.
İdam edilmeden önce Cezaevinde birlikte kaldığı bir mahkuma şöyle söyledi:
“Ben, Kürtler’i bombalama emrine karşı geldiğim için idam edileceğim. Peki Kürtler, beni hatırlayacaklar mı?“
Evet sayıları az da olsa Kürtler seni hatırlıyorlar. Ancak sadece Kürtler seni hatırlamıyor insanlık ailesi de seni hatırlıyor.
Ancak Kürtler ve insanlık ailesi sadece seni tanımıyorlar; senden daha çok Ali Hasan El Mecid’i hatırlıyorlar. Ona ‘Kimyasal Ali’ lakabını taktılar ve öyle diyorlar. O Kürtler ve insanlık vicdanında mahkum oldu. Kürtler ve insanlık Saddam Hüseyin’i de iyi tanıyor ve ona katliamcı diyorlar.
Aradan otuz yıl geçmesine rağmen herkes onları lanetliyor.
Seni az hatırlıyorlar lakin güzel hatırlıyorlar; katliama karşı çıkmış ve katliamı reddetmiş güzel ve cesur bir adam.
Savaşı, öldürmeyi ve işgali reddeden Mustafa Hamit’ler çoğalırsa savaş son bulacak.
Mustafa Hamit’ler artarsa insanlık suçları azalır ve barış olur.
Mustafa Hamit vicdanının sesini dinledi.
Aydın Mustafa Hamit bilincinde olarak ve aleni bir biçimde sivil insanları bombalamaya reddetti.
O bir vicdani retçidir.
Kürtler ve insanlık ailesi seni HATIRLIYOR.
Kaynak: YENİ ÖZGÜR POLİTİKA