Vicdani retçi İnan Mayıs Aru Muğla 4. Asliye Ceza Mahkemesi’nde yargılandığı davadan beraat etti.
Katılımın bir hayli yüksek olduğu ve adliye dışından gelişmelerin canlı yayınla yayınlandığı dava beraatle sonuçlandı. İnan Mayıs Aru savunmasında herhangi bir suç işlediğini düşünmediğini, halkı askerlikten soğutmanın bir suç olamayacağını söyledi.
Vicdani Ret Derneği üyesi avukatlar Hülya Üçpınar ve Gökhan Soysal, Aru’nun vekilleri olarak yaptıkları savunmada halkı askerlikten soğutmanın suç olmadığını, maddenin anayasaya aykırı olduğunu ifade etti.
İlk olarak Gökhan Soysal söz alarak ilgili maddenin anayasaya aykırılığı dolayısıyla yargılamanın hukuki temeli olmadığını ifade ederek TCK madde 318’in anayasaya uygunluk denetiminden geçmesi gerektiğini vurguladı.
Esas hakkındaki savunmaya geçildiğinde söz alan avukat Hülya Üçpınar, özellikle son dönemde anaakım medyanın dahi ilgisini çeken “asker fotoğraflarını” göstererek halkı askerlikten soğutanın bizatihi askerler olduğuna dikkat çekti. Bedelliden yararlanan ve askerde zorunlu askerken şüpheli asker ölümlerinin yüksek sayısını belirterek askerlik görevinin madde gerekçesinde ifade edildiği gibi kutsal olmadığını söyleyen Hülya Üçpınar, askerliğin siyasi konjonktüre göre kullanıldığını belirtti.
Daha sonra söz alan avukat Gökhan Soysal da halkı askerlikten soğutmanın suç olmadığını vurgulayarak davanın hukuki temelinin olmadığını söyleyerek Aru’nun din ve vicdan özgürlüğü ile ifade özgürlüğünü kullandığını belirtti.
Verilen aradan sonra açıklanan kararla Aru beraat etti. Karar adliye içerisinde sevinçle karşılandı.
Daha sonra da adliye önünde basın açıklaması gerçekleştirildi. Açıklamada Aru’nun babası Kamil Aru da askerlik yaptığı için pişman olduğunu belirterek savaş karşıtı manifestosunu açıkladı:
Yüreği İnsan sevgisi ile dolu olan ve burada dayanışma içerisinde olan tüm dostları selamlıyorum.
Sevgili dostlar ben artık 59 yaşındayım. 1977-1979 yılları arasında zorunlu olarak askere alındığım 20 ay boyunca beylere ve eşlerine hizmetkarlık yaptıktan sonra tekrar sivil yaşama döndüm.
1979 yılında devlet memuru olarak göreve başladım ve kendimi hak arama mücadelesinin içerisinde buldum. Gördüm ki ne zaman demokratik hak arama mücadelesinin içerisinde yer alsak karşımıza hep üniformalı beyler ve zamanında bizim gibi onların zorunlu kölesi olmuş gençler çıktı ve şiddet uygulamaktan hiç geri kalmadılar.
Emekliye ayrıldıktan sonra aslında her yurttaşın esas zorunlu hizmeti olması gereken çevre mücadelesinin içerisinde yer aldım. Sermayenin yaşam alanlarımızın talanına karşı duranların yaşadıklarının çoğuna aslında sizler de ya tanıksınız ya da bunların bizzat mağdurusunuz. Bu yaşadığımız süreçlerde de bu üniformalı sözüm ona güvenlik güçleri sermayenin fedailiğini yapmaktan asla geri durmadılar.
Şimdi benden çalınan 20 ayı helal etmediğim gibi ayrıca pişmanlık duyduğumu da kamuoyuna duyuruyorum. Giden günler geri gelmez belki ama hayat tüm canlılığıyla önümüzde uzanıyor ve ben ölüm saçan kurumlarla bundan sonra hiçbir ilişkimin olmayacağını burada sizlerle de paylaşmak istiyorum. Üniformanın değil doğanın yeşilinin savunucusu olmaya devam edeceğim.
Vicdan üniformaya sığmaz diyerek onurlu duruş sergileyenlere de selam olsun.
Kamil ARU