BASINA VE KAMUOYUNA
12 Eylül’den OHAL’e Darbelere Hayır!
Darbe Değil Demokrasi!
12 Eylül darbesinin üzerinden tam 37 yıl geçti. 82 tarihli darbe anayasası halen yürürlükte ve darbe anayasası ile hayatımıza sokulan darbe kurumları halen iş başında. 12 Eylül darbesine karşı olmakla övünen, kısmi anayasa değişikliklerine imza atan ve 12 Eylül’ü tamamen ortadan kaldıracağını söyleyen AKP ise; 15 Temmuz’da yaşanan “darbe girişimi” sonrasında ilan ettiği OHAL ile 12 Eylül’ü daha da pekiştirdi. Hatta başa döndü; parlamentoyu işlemez hale getirdi, yasamayı ve yargıyı kendisine bağladı, Kanun Hükmünde Kararnamelerle anayasayı ve yasaları devre dışı bıraktı, hak ve özgürlüklerimizi ve demokratik kazanımlarımızı gasp etti, işkenceyi, öldürmeyi meşrulaştırdı ve bu gün idam cezasını geri getirmeyi vaat ediyor. Her tür darbeye karşı olan biz insan hakları savunucuları; 12 Eylül’e de, devamı olan OHAL’e de hayır diyoruz. Darbe değil demokrasi! Hak ve özgürlüklerimizi istiyoruz.
Hatırlanacağı üzere; Darbe 12 Eylül 1980‘de ilan edilmiş ve 1982 darbe anayasası ile de kurumsallaştırılmıştı. 1983 yılında kurulan Bülent Ulusu hükümeti ve sonrasında kurulan hükümetler darbeci zihniyetin ve darbe uygulamalarının aracı olmuşlardı. 19 Temmuz 1987 tarihine kadar sıkıyönetim devam ettirilmiş ve sonrasında 1983 tarihli Olağanüstü Hal Kanunu uygulamaya konularak, 30 Kasım 2002 yılına kadar da zaman zaman bölgesel uygulanmış olsa da kesintisiz OHAL uygulaması ile hak ve özgürlüklerimize yönelik saldırılar ve gasplar sürdürülmüştü.
2002 yılında demokrasi ve insan hakları diyerek hükümet olan AKP ise 12 Eylül’e ve darbelere karşı olmakla övünmekten hiç vazgeçmemiş ama 82 darbe Anayasası, YÖK, MGK gibi 12 Eylül kurumlarını kaldırmak için anlamlı adımları atmaya yanaşmamıştı. Uluslararası baskılar ve toplumun demokrasi, özgürlük ve barış taleplerinin baskısıyla zaman zaman darbe anayasasını tamamen değiştirme, darbecileri lanetleme gibi söylemlere yönelmişse de bu söylemlerin sözden öteye geçemeyeceğini de 12 Eylül davası açıkça göstermişti.
Anayasanın 15. maddesinin kaldırılması ve darbecilerin yargılanmasının önünün açılması sonucunda; bir anlamda ‘dağ fare doğurmuş’, göstermelik bir dava açılarak, darbecileri mahkeme salonuna bile getirmeden 7 yıldızlı otellerde ağırlayarak ve milyonlarca mağduriyeti bir davaya hapsedip üstüne zamanaşımı zırhını geçirerek, davayı siyasal çıkar amaçlı bir gösteriye dönüştürmüştü AKP.
Oysa o dönemde: 517 kişiye idam cezası verilmiş ve 50 ‘si infaz edilmişti; 300 kişi kuşkulu bir şekilde ölmüş 171 kişinin ‘işkenceden’ öldüğü belgelerle kanıtlanmış, 11 kişi gözaltında kaybedilmişti; 1 milyon 683 bin kişi fişlenmiş, 650 bin kişi gözaltına alınmıştı;14 bin kişi vatandaşlıktan çıkarılmış, 30 bin kişi siyasi mülteci olarak yurtdışına gitmek zorunda kalmıştı; 30 bin kişi sakıncalı olduğu için işten atılmıştı; 937 film ‘sakıncalı’ bulunduğu için yasaklanmış, 23 bin 667 derneğin faaliyeti durdurulmuş, sırf İstanbul’da 300 gün gazetelerin çıkması engellenmişti; 31 gazeteci tutuklanmış, 300 gazeteci saldırıya uğramış ve 3 gazeteci öldürülmüştü; tam 49 ton gazete, dergi ve kitap, sakıncalı olduğu için imha edilmiş, basın özgürlüğünü kısıtlayan 151 yasa çıkartılmıştı.
Göstermelik bir dava ve zamanaşımı ile üstü örtülerek tüm bu insanlığa karşı suçlardan aklandı devlet. Suçlarıyla yüzleşmedi, cezasını çekmedi. Bu yüzden de; 2015 Nisan seçimleri sonrasında sokağa çıkma yasakları ile attığı adımı,15 Temmuz sonrasında 20 Temmuz 2016 tarihinde ilan ettiği OHAL ile taçlandırdı ve ülkeyi 12 Eylül’ün ta başına döndürmekte bir beis görmedi hükümet.
Resmi verilere göre OHAL süresince şu ana kadar; 169.013 kişi hakkında adli işlem yapıldı, 50.510 kişi tutuklandı, 48.439 kişi adli kontrol şartı ile serbest bırakıldı, 175 gazeteci, 13 milletvekili, 85 belediye başkanı tutuklandı, 82 belediyeye kayyum atandı, 112.863 kişi kamu görevinden ihraç edildi. 5 grev ertelendi. 19 sendika ve konfederasyon; 2.433 Kurum ve Kuruluş; 147 TV, Radyo ve Gazete; 1.129 dernek ve vakıf kapatıldı ve 879 şirket ve ticari işletme TMSF’ye devredildi. Ama tüm bu hak gasplarına ve saldırılara karşı başvurulacak etkili bir yargı yolu bir itiraz mercii yok.
Yaşadıklarımız ortada; adına ne denirse denilsin, gerekçesi ne olarak açıklanırsa açıklansın OHAL; kişi ve kurumları ile hak ve özgürlüklerimize, demokrasiye, barışa yönelmiş bir darbe rejimini kurumsallaştırmak ve kalıcılaştırmak yolunda son noktayı koyma aracı olarak kullanılmaktadır.
Oysa darbeye karşı olmak ve darbeleri önlemek için yapılması gereken bellidir; darbe kurumlarını kapatmak, darbecileri ve bu vesile ile işlenen her tür suçu cezalandırmak, hak ve özgürlükleri genişletmek, baskıdan kurtarmak, demokratikleşme ve barışı sağlamak ve kurumsallaştırmak.
ADI 12 EYLÜL veya OHAL ; DARBELERE HAYIR !
İNSAN HAKLARI DERNEĞİ
İstanbul Şubesi
12 Eylül 2017