Vicdani retçilerin yargılanması sürüyor
Vicdani ret davasında karar yarın açıklanıyor!
Vicdani retçi Murat Kanatlı’nın davasında 5 Şubat’ta Kanatlı’nın avukatı Öncel Polili ve Savcılık son hitaplarını yapmıştı, Askeri Mahkeme yarın (25 Şubat, Salı) kararını açıklıyor!
Haziran 2011’den beri devam eden vicdani retçi Murat Kanatlı’nın Askeri Mahkeme, Anayasa Mahkemesi ve yeniden Askeri Mahkeme’lerindeki yargılanma sürecinde son duruşma yarın gerçekleşecek.
Ayrıca 2011 yılında savaş hazırlıklarına yani seferberliğe katılmayı reddeden vicdani retçi Haluk Selam Tufanlı’nın da yargılanmasına da yarın devam edilecek
Tüm anti-militaristleri ve barış aktivistlerini, örgüt ve siyasi parti temsilcilerini yarın, 25 Şubat, Salı günü, sabah 10:00’da Askeri Mahkeme önünde dayanışmaya çağırırız…
BASIN AÇIKLAMASI
5 Şubat, Salı günü, Askeri Mahkeme önünde vicdani retçi Murat Kanatlı bir kez daha basın açıklaması yapmıştı.
Kanatlı’nın açıklaması şöyleydi:
Vicdani ret davasında geldik sona
Vicdani ret davasında üçüncü kararın açıklanacağı tarihe doğru hızla gitmekteyiz. Bu son dava olabilir, bir sonraki davada karar okunmasını beklemekteyiz…
Süreç başladığından beri ısrarla vicdani reddin düşünce özgürlüğü olduğunu söyledik. Bu çerçevede davanın Anayasa Mahkemesine havale edilmesini talep ettik, ilk karar konunun Aralık 2011’da Anayasa Mahkemesine havalesi idi.
Ekim 2013 tarihinde açıklanan Anayasa Mahkemesi kararı bizce önemliydi. Bizce bu kararla vicdani ret hakkı fiili olarak tanınmış oldu ama uygulanması için, yasal ve anayasal düzenleme yapılması gerekiyor…
Anayasa Mahkemesi kararındaki şu cümle bizce önemlidir:
“Vicdani retçi statüsünün ve bu statüye kabulle ilgili esas ve usullerin Askerlik Yasası’nda veya başka bir yasada düzenlenmemiş olması Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi tarafından bir eksiklik, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesine taraf devletin Sözleşme altındaki yükümlülüğünü ihmali olarak görülmekte ve bu eksiklik nedeniyle askerlik hizmetine karşı olan vicdani retçilerin cezalandırılmaları, kişilerin Sözleşme’nin 9. maddesinde yer alan özgürlüklerine müdahale olarak değerlendirilmektedir.”
Kıbrıs’ın kuzeyinde AİHM kararlarına yabancı değiliz, hatta AİHM kararları nedeni ile oluşturulmuş Taşınmaz Mal Komisyonu diye resmi bir organ vardır ve bu organın oluşturulmasına yönelik UBP’nin Anayasa Mahkemesinde açtığı davadaki karar da, bu yönü ile önemlidir. Ancak yasa koyucunun yani meclisin vicdani ret ile ilgili düzenleme yapılması gerektiğini konuşmasına rağmen henüz bu süreç tamamlanamamıştır.
Böylesi bir durumda aklımıza Türkiye’deki Askeri Mahkemelerin kimi uygulamaları gelmektedir. Örneğin 5 Temmuz 2013 tarihinde Eskişehir Askeri Mahkemesi, vicdani retçi Enver Aydemir ile ilgili kararında uluslararası hukukta tanınmasına rağmen Türkiye’de henüz yasal düzenleme yapılmadığını belirttiği kararında şunu söylemiştir:
“Bu durumda kişinin vicdani ret hakkının AİHS 9. Maddesi kapsamında güvence kapsamında olup olmadığı konusundaki değerlendirmenin mahkememizce yapılması gerekliliği doğmuştur”
Bu cümle bizce çok önemlidir…
Haziran 2011’den beri devam eden dava sürecinde ısrarla vicdani ret hakkını tanımayan istisna ülkelerden ve coğrafyalardan biri olduğumuzu söyledik.
Hafta sonu Türkiye, Mısır, İsrail, Filistin, Yunanistan, Almanya, İngiltere’den gelenlerle gerçekleştirdiğimiz Doğu Akdeniz Vicdani Retçiler toplantısında gördük ki aslında bu istisnai ülkeler ve coğrafyalar hep bu bölgeye sıkışmış durumda… Bu coğrafyadaki yönetimler benzer gerekçelerle ya vicdani ret hakkını tanımıyor ya da yasal düzenleme yapmasına rağmen uygulamıyor. Ancak hepsindeki benzer gerekçeler dikkat çekicidir.
BM belgeleri ile sürekli konuşan bir coğrafyadayız. BM belgeleri hayatımızda ciddi bir yer tutuyor. Bu nedenle BM belgelerini vicdani ret konusunda da okumak yararı vardır.
Vicdani ret hakkını tanımayan istisnai ülkeler için Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Konseyi, sıcağı sıcağına 27 Eylül 2013 tarihinde 24/17 kararı için bir kez daha çağrı yaptı.
Maddeleri arka arkaya okumakta ve kamuoyu ile paylaşmakta yarar var;
“4. Yüksek Komiserlik tarafından 2012 tarihinde basılmış Askeri Hizmete Vicdani Ret başlıklı belgeyi not eder;
[Savunmamız sırasında mahkemeye bu belgeyi sunmuştuk]
5. Sayısı giderek artan birçok Devletin sadece zorunlu askerlik hizmetine değil gönüllü askerlik hizmetine de vicdani ret hakkını tanıdığını göz önünde bulundurur ve Devletleri askerlik hizmeti öncesi, askerlik hizmeti sırasında ve askerlik hizmetinden sonra yapılacak vicdani ret başvurularını kabul etmeleri yönünde teşvik eder;
8. Böylesi mekanizmaları olmayan Devletlerin, askerlik hizmetine vicdani rettin vaka bazında gerçekliğinin belirlenmesiyle ilgili bağımsız ve tarafsız karar verme mekanizmaları kurmaya yönelik çağrıda bulunur ve bunu yaparken, belli başlı inançların özü temeline vicdani retçiler arasında ayrım yapmama zorunluluğunu hesaba katar.
9. Zorunlu askerlik hizmetinin bulunduğu Devletleri, vicdani retçilere, vicdani ret sebeplerine uygun, askeri olmayan, kamusal yarar için ve cezalandırıcı olmayan çeşitli alternatif sivil hizmet seçenekleri sunma yönünde ısrarla teşvik eder.
12. Vicdani retçilerin hizmet şartları ve ekonomik, sosyal, kültürel, medeni ve siyasi haklarıyla alakalı olarak Devletlerin, gerek yasal olarak gerek uygulamada, vicdani retçilere karşı ayrım yapmaması gerektiğinin vurgular.”
Bu koşullar altında, bir kez daha savaşa ve savaşın hazırlıklarına katılmayacağımızı deklere ederiz…