Je t’aime JİTEM
11 Kasım 2015 00:00
Türkiye Cumhuriyeti devletinin değişmeyen özünü ve AKP iktidarının bir zamanlar reddeder gibi yaptığı o özle bütünleşmesini daha iyi açıklayabilecek bir söz düşünemiyorum. Cizre JİTEM davası olarak bilinen, eski Cizre Jandarma Komutanı Ergenekon davası sanığı Cemal Temizöz’ün adıyla anılan toplu cinayet/katliam davasının beraat ettirilen sanıklarından birinin sözü bu. Sanık, savunmasında “JİTEM’i bilirim, Fransızca seni seviyorum demektir”, diyor. Mide bulandırıcı bir utanmazlıkla mahkeme karşısında cinayetle, ölümle, insanların acılarıyla alay ediyor. Cezasız kalacağından emin, yüreği ferah, sırtını JİTEM’ci devlet/yargı gücüne dayamış.
21 Cizreli Kürdün 1990’ların başlarında failleri çok belli bir faili meçhule kurban gitmelerinden 22 yıl sonra görülen davada yargılananların tümü, başta Cemal Temizöz olmak üzere, göz göre göre, vicdanlar kanatılarak ve isyan duyguları kabartılarak beraat ettirildi. Temizöz’ün tazminat talebinde bulunacağını da okuduk. Hakkıdır; devletin faili meçhullerle görevli JİTEMci kullarına bu keleği yapmaması gerekirdi. İçerde tepişme olduğu günlerde boşluğa gelmiş, affola…
Katil devlet değil, katilleri koruyup kollayan devlet
“Kâtil devlet” sloganını oldum bittim kof ve anlamsız bulurum. Öfke ve çaresizlikle bağırır, rahatlarsınız ama gerçek kâtilleri, daha doğrusu ceberrut devletin (ki T.C. devleti öğledir) şiddet zihniyetini gözden kaçırmış olursunuz. Devlet, çeşitli kurum ve kuruluşlarıyla bir toplumsal aparattır/aygıttır. Devlet yüceltmesi hatta tapıncıyla dolu kafalara aykırı gelecek ama, mesela bir dikiş makinesi, bir motosiklet, bir tornavida da birer aygıttır. Bir iş görmek, o iş görülürken insana kolaylık sağlamak içindir. Kâtil motosiklet, kâtil makine, kâtil tornavida olmaz. Ne var ki dikiş makinesini, tornavidayı, motosikleti kullanan o aygıtla kötü şeyler yapabilir, kâtil bile olabilir. Sorun; devlete hâkim olan zihniyette, devletin yapısında ve devlete hâkim olanlardadır.
Osmanlı’dan bugüne, “teba (yurttaş) devlete hizmetle, devleti korumakla görevlidir” anlayışıyla gelmiştir Türk devleti. Muktedirlerin iktidarı her dönem bu zihniyetle kurulmuş, korunmuş, pekiştirilmiştir. Egemen ideolojinin, egemen etnisitenin, egemen sınıfların dışında kalan ötekilerin üzerinde asimilasyon uygulanması, olmadı baskı, şiddet, yok etme, katliama başvurulması yüzlerce yıllık devlet zihniyetimizin özü, özeti ve rutinidir.
Kadim ve mevcut yapısıyla T.C. Devleti, derinlere işlemiş o ceberrut zihniyetle, egemenlerin bekası için gerekli şiddeti ve katliamı kurumlarındaki resmî ya da gizli görevlilerine uygulatır. Ve tabii ki görevlendirdiği katillerini koruyup kollar. Özellikle Güneydoğu’da, Doğu’da işlenen binlerce faili meçhul cinayetin, 1990’larda Kürt halkını kırıp geçiren korkunun, kanın, şiddetin bir numaralı failleri olan JİTEMcilerin mahkûmiyetlerine de izin vermez. Temizöz’gillerin, Küçük’gillerin, derin çetelerin yöneticileri ve uzantıları Ergenekoncuların sütten çakmış kaşıklar gibi AK’lanıp topluma karışmalarına, hatta kahramanlık taslamalarına şaşmamak gerekir.
Kadın katilleri de koruma altındadır
Eril devlet başka katilleri de korur, kollar. Kadın cinayetlerinde, kadınlara uygulanan şiddet vakalarında, faillere iyi halden, tahrik vb. gibi hafifletici nedenlerden uygulanan ceza indirimleri tartışılırken, son günlerde vicdanları isyan ettiren bir mahkeme kararı daha geldi. Hatice Kaçmaz’ı 16 bıçak darbesiyle öldüren kişinin cezası, “suç, tutku derecesinde aşırı sevgiden kaynaklandığı” gerekçesiyle hafifletildi. Şu işe bakın! Aşkı, sevgiyi, sevişmeyi ayıp sayan, kız-erkek birlikteliğine tahammülü olmayan bu muhafazakâr toplumda aşk, cinayet suçunun hafifletici nedeni olabiliyor. Olabiliyor çünkü öldüren: erkek, öldürülen de kadın.
Çünkü kadın, Türkiye ve benzeri ülkelerde eril devlet ve iktidarın birincil “öteki”sidir. Hakim zihniyet, gündelik yaşamda da yargıda da erkekten yana işler. Kadınlara yönelik şiddet ve -ister namus, ister töre, ister aşk cinayeti diye adlandırılsın- kadın cinayetlerinde devletin katili koruma kollama refleksi yargıda kendini gösterir.
Örnekler çok başka alanlardan çoğaltılabilir. Konu, ceberrut devlet zihniyetine aykırı görülen öteki oldu mu, devletin şiddet mekanizması devreye girer. Şiddetin uygulayıcıları da hemen güvence altına alınır. Vatandaşa karşı işledikleri suçlar apaçık ortada olan, korumakla görevli olduğu insanları darpeden, vuran emniyet mensupları, cinayet işleyen polisler yargıdan kaçırılır; kaçırılamadığında ya beraat ettirilir ya göstermelik cezalar verilir. Gerekçe, devletin güçlerinin morallerinin bozulmaması, görevlerini ifâdan (siz ‘şiddet uygulamaktan’ anlayın) çekinmemelerinin sağlanmasıdır. Bu yüzden, ne ölüyü boğazından iple bağlayıp panzerin ardından sürükleyen, ne öldürülen genç kadının çıplak bedenini sokakta teşhir eden, ne suçsuz günahsız insanları ellerini arkalarından bağlayıp yere yatıran, sonra da Türkün gücünü görün diye uluyan, ne terörle mücadele adına sivil insanları, üç yaşında bebeleri, yetmişlik dedeleri, gencecik kızları, küçücük çocukları kurşunlayan özel harekâtçı ceza alır; aksine, ödüllendirilir.
Erdoğan AKP’si: Ergenekoncu devlet zihniyetinin son temsilcisi
AKP; darbeci-vesayetçi-Ergenekoncu devlet ve zihniyete karşı dipten gelen dalgaların sözcüsü olarak iktidara geldi. Henüz devleti ele geçirmemişti, henüz gerçek iktidar değildi. Sonra adım adım, önündeki engelleri temizleye temizleye iktidara ulaştı. İktidar yürüyüşündeki ortağı Cemaat’i tasfiye etme sürecine girdiğinde, sırtını dayayacağı bir güce ihtiyacı olduğunu gördü. O güç, hazırda bekliyordu: Ergenekoncu devlet zihniyetinin zinde kuvvetleri…
Bunun, bir köşe yazısında çok basite indirgenmiş bir analiz olduğunun farkındayım; basite indirgenmiş ama yanlış değil. Cemaatle birlikte, Balyoz ve Ergenekon davaları sürecinde “yenilenen ordu” şimdilik AKP iktidarının müttefiği. İktidarın bugün vardığı anti-Kürt milliyetçi çizgide özellikle Kürt sorununda ordu ile uzlaşma kısa dönemde yolunda gideceğe benziyor. Ama yetmiyor; benzer bütün iktidarlar gibi AKP de Ergenekoncu derin devletle uzlaşmak, onu kendi oyununa dahil etmek ve gereğinde kullanmak zorunda. Sadece Hrant Dink davasını iyi izlemek, ne demek istediğimin anlaşılması için yeterli.
Erdoğan AKP’sinin ve AKP iktidarının dönüp dolaşıp vardığı nokta, “Je t’aime JİTEM” özdeyişinden ibaret. JİTEM’in yeni adı Özel Harekât olabilir, Korucular Konseyi veya başka bir şey olabilir, hiç önemli değil; bu bir zihniyet ve bir devlet/iktidar anlayışı. Son taşıyıcısı ise Erdoğan AKP’si.