Militer referanslar etrafında yoganın değerlerini yeniden biçimlendirme – Sinem Aydınlı

‘Ha gayret, biraz daha durursanız sizi Irak’a göndereceğim.’ ‘Evet, gayret, tamam, veee yavaşça rahat bırak’ diye gülerek, şikayet etmeyelim diye bizi de bu hisse davet ediyor!

Bu Ne Yaman Çelişki ya da Militarizmin Sıradanlığı

02 Şubat 2019 – İstanbul – BİA Haber Merkezi
Oysa ki çok değil yarım saat önce hep birlikte ‘om’ sesini vermiştik. Yani Sanskritçe’deki ‘aum’. Yoga pratiğinize bu sesi vererek başlıyorsunuz. Yogaturkiye.org’a göre, ‘aum evrendir; mutlak olandır. Geçmiş, şimdi ve gelecektir; zaman ötesidir… Aum evrensel bir kelimedir ve farklı kültürlerde değişik söylenişleri de mevcuttur; fakat özü aynıdır.’

‘Om’ evrenle bütünleşmeye, odaklanma gücüne, meditatif bir dinginliğe de işaret eder. Sesin yarattığı titreşimle evrensel yaşam enerjisine uyum bile sağlanır denebilir. Yazımız bir yoga güzellemesi değil ama temel bilgileri önemsiyoruz çünkü bir anlamı var.

Ne diyordum, ‘om’ sesimizle başladık ve pratiklere geçtik. Bu pratiklerin Sanskritçe’deki karşılıklarını yazmayayım şimdi, malumunuz, aşağı bakan köpek’ler kedi pozları, sandalye pozları yapıyoruz. Seviyoruz da yapmayı, lafımız bunlara değil. Neyse, vazgeçilmez poz plank’a geldi sıra.

Plank ve Irak

Dur durabildiğince. Sayıyoruz 1, 2, 3. Nefes alıp vermeye devam ediyoruz ve ‘eğitmen’imiz tekrar sayıyor, sayarken motivasyonumuzu artırmak ve belki de iyi hissetmemizi sağlamak için ‘evet, devam ediyoruz, bırakmayın, nefesleri unutmayın’ diye sesleniyor bize.

Ve ardından ‘ha gayret’ diyerek, beni bu yazıyı yazmaya teşvik eden cümlesini kuruyor: ‘Ha gayret, biraz daha durursanız sizi Irak’a göndereceğim.’ ‘Evet, gayret, tamam, veee yavaşça rahat bırak’ diye gülerek, şikayet etmeyelim diye bizi de bu hisse davet ediyor!

İç sesimle baş başayım, düpedüz şunu dedi diyorum: bu pozda durmaya devam edersen bedenin güçlenecek, daha iyi odaklanacak, savaşabilecek ve insan öldürebileceksin (‘Irak’a gitme’nin ne denli sıradan bir sembol olduğunu ve bir takım öğrenme ve bilme biçimleriyle, ‘milli’ hafızada neye işaret ettiğini biliyoruz sonuçta). Evet arkadaşlar, diyorum içimden, yoga yapıyor olsak da ‘eğitmen’imiz savaşı oldukça sıradan bir biçimde kutsadı.

Çünkü militarist zihniyete göre, güçlü olmaktan kasıt her an savaşa hazır olmak demek. Hoooop, ne plank, ne evrensel farkındalık, ne de ruhsal dinginlik. Bildiğin savaşkanlık! Öldürmeyi ve şiddeti doğallaştırma! Yani militer referanslar (askeri değerler ve savaşın yüceltilmesi gibi) etrafında toplumsal hayatın (buradaki bağlamıyla yoganın diyelim) değerlerini yeniden biçimlendirme!

Hangi birinden başlayalım? Militarist ideolojinin eril karakterinden mi (eğitmen de erkekti bu arada), fiziki gücü askeri referanslarla estetize etmekten mi? Yoksa bu referansları doğallaştırarak toplumsal yaşama adapte etmekten mi?

Pasifizm körüklenir endişesi

Sosyopsikolojiden de biraz anlıyoruz değil mi?

Bundan sonrası bizim için yine gündelik hayatın tarihi, militarist söylemin gündelik hayattaki yeniden inşası. Bedensel disiplini ve odaklanmayı sağlamak için öldürmeye dair militarist dışavurumları yoga yaparken de görecekmişiz demek. Meditatif rahatlama, Hak getire.

Neden? Neden, diye soruyorum. Her şeyden önce bir insan savaş fikrine (ölme ve öldürme fikrine) neden bu kadar angaje olur? Öztan Hoca’dan alıntılayacak olursak, çünkü ‘militarist ön kabullere göre hümanizm ve evrensel barış arayışı pasifizmi körükleyen, devletleri zayıflatan ve ulusları acizleştiren bir kandırmacadır’. (1)

E evrensel öz? yoganın farkındalık anlayışı, hümanizmi? Buna inanın inanmayın, konumuz bu değildi. Konumuz yoga pratiğinin imtiyazlı sınıfın pratiği olup olmadığı tartışması da değildi. Konumuz militarist zihniyetin etnik kimlik/milliyetçilik performansının bir parçası olduğuna bir örnekle daha işaret etmek ve bu zihniyetin gündelik hayata nasıl egemen olduğunu tuhaf bir bağlamda yeniden hatırlatmak. Makbul vatandaştan makbul (yerli, milli ve militarist) yogiliğe adım da denebilir.

Militarist söylem popüler motiflerle (yoga?) harmanlanır ve kendini gündelik olanda (politik olanda yani) milliyetçi performanslarla yeniden üretir. Bu durum, ordu-millet mitinin sıradan kurgusunun gündelik hayatta tahakküm kurmasından başka bir şey değildir çünkü bu mit, ‘..askeri alandan bağımsız sivil bir alan kurgulamayı zorlaştırmıştır’. (2)

Dolayısıyla bu mitler aracılığıyla, sembolik bir referans noktası yaratan militarist söylem, yıllanmış ezberlerle aslında ‘düşman’ imgesini de ezeli ve ebedi bir kategoriye dahil etmiş olur. Bu ezberler sayesinde de ‘öldürme’ üzerine kurulu her hazırlık meşrulaştırılır, teyakkuz halinde olan özneler yaratılır ve bu özneler de militarist söylemlerin sıradanlığıyla gündelik hayatı biçimlendirmeye devam ederler.

Yukarda bahsi geçen örnek çelişmezlik ilkesine de ters düşüyor aslında. Yani yoga hem dinginlik ve farkındalık hem de şiddet içeremez, öyle değil mi? Ya da sadece sıradan gündelik bir pratiğin, militarist ideolojinin tesiriyle nasıl yeniden biçimlendiğinin örneği bu. Çok sıradan çok tanıdık. (SA/PT)

(1) Öztan, G. G. (2018). Türkiye’de militarizm: zihniyet, pratik ve propaganda. Ayrıntı Yayınları
(2) Altınay, A.G & Bora, T. (2002). Ordu, Militarizm ve Milliyetçilik. Modern Türkiye’de Siyasî Düşünce, cilt 4, der. Tanıl Bora, İstanbul: İletişim. s.143

Sinem Aydınlı: Bağımsız araştırmacı.

Kaynak: Bianet

PAYLAŞ.
VicdaniRet.org