MGK raporu: Dünyada kartlar yeniden dağıtılıyor
Münih Güvenlik Konferansı öncesinde yayınlanan raporda, değişen dünya düzeni ve dengelerde büyük güçler arası rekabet ve bölgesel güçlerin rolü mercek altına alındı. Raporda Türkiye’nin Suriye’deki rolüne de değinildi.
55’inci Münih Güvenlik Konferansı (MGK) 15-17 Şubat tarihleri arasında dünyanın dört bir yanından liderler ve üst düzey siyasetçilerle, siyaset, ekonomi ve güvenlik alanında uzman isimleri bir araya getirecek. Bu yılki konferansın gündeminde ABD’de Başkan Donald Trump’ın göreve gelmesi sonrasında dünyada değişen dengeler, büyük güçler arasındaki rekabetin yeni döneme etkileri, Avrupa Birliği’nin ve transatlantik ilişkilerin durumu öne çıkacak.
Ev sahibi Almanya’nın Başbakan Angela Merkel’in yanı sıra çok sayıda bakanla temsil edileceği MGK’ya Türkiye adına da Savunma Bakanı Hulusi Akar katılacak.
MGK Başkanı eski Alman diplomat Wolfgang Ischinger, Konferansın başlangıcı öncesinde yayınlanan Münih Güvenlik Raporu’nun önsözünde, “Mevcut uluslararası duruma baktığımızda dünyanın bir dizi irili ufaklı kriz yaşamaktansa, temel bir sorunla yüz yüze olduğu hissinden kurtulamıyorsunuz. Gerçekten de uluslararası düzende temel taşlarının yeniden düzenlenişine tanık oluyoruz gibi görünüyor. ABD, Çin ve Rusya arasında büyük güçler rekabetine dayalı yeni bir dönem ortaya çıkıyor ve aynı zamanda ‘liberal dünya düzeni’nde belirli bir yönetim boşluğu yaşanıyor” ifadelerini kullandı.
Ortadoğu’da bölgesel güçler silahlanıyor
Raporun Ortadoğu bölümünde ABD’nin Suriye’den çekilme kararı, Türkiye’nin rolü ve bölgede değişen güç dengeleri öne çıkıyor. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, “Hem Cenevre hem de Astana süreçlerine yakından dahiliz. Kendiliğinden ABD ve Rusya ile işbirliği yapabilen tek aktörüz” ifadesi ile ABD Başkanı Trump’ın, “IŞİD büyük ölçüde mağlup edildi ve aralarında Türkiye’nin de bulunduğu bölge ülkeleri örgütten geride kalanlarla kolayca başa çıkabileceklerdir. Eve dönüyoruz” sözlerine dikkat çekilen raporda, “Ortadoğu büyük bir dönüşüm içinde. ABD geleneksel liderlik rolünden ayrılıp çıkarlarını bölgesel partnerler üzerinden korumaya bel bağlarken bölgesel güçler askeri kapasitelerini hızla artırıyor” tespitinde bulunuluyor.
Savunma bütçesinin gayrisafi yurtiçi hasılada en yüksek payı tuttuğu on ülkeden dokuzunun Ortadoğu’da bulunduğuna işaret edilen raporda Ortadoğu ülkelerinin silah alımları tutarının son beş yılda 2013-2017 dönemini ikiye katladığı belirtildi. Raporda bu durumun silahlanma yarışı ve askeri çatışma riskini beraberinde getirdiğine dikkat çekildi.
Türkiye, İran, İsrail ve Suudi Arabistan arasında güç karşılaştırması
Raporun Ortadoğu bölümünde grafiklerle Türkiye, İran, İsrail ve Suudi Arabistan’ın askeri güçleri de karşılaştırıldı. Buna göre Türkiye en fazla muharebe tankı ve saldırı helikopterlerine sahip ülkeyken İran denizaltılar ve aktif askeri personel sayısında başı çekiyor.
Uluslararası Stratejik Araştırmalar Enstitüsü verilerine göre 2 bin 379 muharebe tankına sahip olan Türkiye’yi bin 531 tankla İran izliyor. Türkiye saldırı helikopterlerinde 81 helikopterle birinci sırada, İran ise 50 helikopterle ikinci sırada yer alıyor. Aktif askeri personelde İran 523 bin kişiyle birinci sırada, Türkiye ise 355 bin kişiyle ikinci sırada. Denizaltı sınıflandırmasında İran’ın 21, Türkiye’nin ise 12 denizaltısı bulunuyor. Taktik muharebe uçağında ise 333 uçakla Suudi Arabistan birinci, 322 uçakla İsrail ikinci, 312 uçakla İran üçüncü ve 308 uçakla Türkiye dördüncü sırada bulunuyor.
“Suriye’nin geleceğini Astana üçlüsü belirleyecek”
Trump’ın Suriye’den asker çekme kararının çok büyük jeopolitik sonuçlar doğurma ihtimaline işaret edilen raporda, “Bu sadece IŞİD’e karşı savaşta 2014’ten beri 4 bin ölü ve 10 bin yaralı ile ağır bedel ödeyen Kürtleri yalnızlığa terk etmekle kalmayacak, aynı zamanda Rusya, İran ve Türkiye’nin hem askeri açıdan hem de müzakere masasında savaşın geleceğini belirlemesine izin verecek” ifadesi yer aldı.
Suudi gazeteci Cemal Kaşıkçı’nın Suudi Arabistan’ın İstanbul Başkonsolosluğunda öldürülmesi sonrasında pek çok ülkenin Riyad yönetimiyle partnerlik ilişkilerini yeniden değerlendirmeye aldığına dikkat çekilen raporda, bunun özellikle de Suudiler öncülüğündeki koalisyonun askeri operasyonlarına sahne olan Yemen ile bağlantılı olduğu belirtildi. 24 milyon kişinin insani yardıma muhtaç kaldığı Yemen’in “dünyanın en büyük insani krizine” sahne olmaya devam ettiği kaydedildi.
DW/BK,EC
Kaynak: Deutsche Welle Türk