Gene Sharp Öldü ve Dünya Küresel Bir Eğitimciyi Kaybetti
Gene Sharp 90. yaş gününden hemen bir hafta sonra 28 Ocak’ta öldü.
New Statesman Dergisi Gene Sharp’ı “şiddetsizliğin Machiavelli’si” olarak tanımlamıştı ve Thomas Weber Gene Sharp için “şiddetsiz eylemin Clausewitz’i” demişti. Bu adam kimdi ve büyük ölçekli sosyal çatışmalarda kullanılacak taktikler ile ilgili anlayışımıza nasıl bir katkısı oldu?
Gene Sharp 2. Dünya Savaşı’ndan kısa bir süre sonra 1949 yılında lisans eğitimini tamamladı ve şiddetsizlik üzerine çalışmaya başladı. Kore Savaşı’na katılmayı reddeden bir vicdani retçi olduğu için dokuz ay hapis yattıktan sonra A.J. Muste’nin sekreterliğini yapmaya başladı. Daha sonra Londra’da Peace News‘ün editör ekibinde bir süre çalıştı. Arne Næss tarafından, kendisine katılarak Johan Galtung ve diğer insanlarla beraber Mohandas Gandhi‘nin felsefe ve pratiğini çalışmak üzere Oslo’ya davet edildi. Sharp bütün bu zaman içinde Albert Einstein ile mektuplaşarak şiddetsizlik anlayışını ve şiddetsizliğe olan ilgisini derinleştirdi.
Sharp Oslo’dayken, Norveç’in Nazi işgali altında olduğu dönemde Quisling hükumetine direnmiş olan öğretmenlerle röportaj yapmaya önemli miktarda zaman ayırdı. Sharp bu röportajların yardımıyla, şiddetsizlik teorisine sağladığı büyük katkıyı oluşturacak fikirleri formüle etmeye başladı. Gandhi çizgisindeki katı felsefi, ahlaki veya manevi şiddetsizlik yerine pragmatik şiddetsizliğe yöneldi. Hayatının geri kalanını etkili şiddetsiz eylemin pratik araçlarını tanımlayarak ve analiz ederek geçirdi.
“şiddetsiz aktivistlerin kutsal kitabı”
Sharp Oslo’daki yıllarından sonra Oxford Üniversitesi’nde doktorasını yaptı. 1968 yılında The “Politics of Nonviolent Action: A study in the control of political power” isimli tezini savundu. Tez konusu üzerinde çalışmalar yapmaya devam etti ve beş yıl sonra Porter Sargent, “198 şiddetsiz mücadele yöntemi”ni de içeren abidevi çalışması The Politics of Nonviolent Action’ı yayımladı. 1973’te yayımlanan bu kitap için “şiddetsiz aktivistlerin kutsal kitabı” denildi ve bu kitap 50 yıl sonra halen basılmakta. Sharp bu kitap ve çok sayıda başka yazıları ile şiddetsizliğin manevi bir yönerge olarak formüle edildiği normatif şiddetsizlik yaklaşımına karşı çıktı. Şiddetsiz eylemler etkili olmak için manevi itici bir güce ihtiyaç duymazlar; şiddetsiz eylemlere, sosyal ve siyasi hareketlerde elde olan en etkili araç olması sebebiyle, tamamen pratik temellere dayanarak başvurulabilir. Gerçekten de Sharp’ın ve başka insanların yaptığı çok miktarda araştırma gösteriyor ki; uzun vadede, şiddetsizlikle elde edilen devrimci kazanımlar gerilla savaşları veya kalashnikovlarla elde edilenlere göre çok daha kalıcı oluyor.
şiddetsizlik tüm orduların yerini alabilirdi…
Sharp bunları bir adım daha ileri götürerek, şiddetsizliğin diktatörlüklere ve işgallere karşı direnebileceği ve onları yenebileceği gibi aynı zamanda bütün orduların da yerini alabileceğini savundu. Sivil halkı şiddetsiz strateji ve taktikler ile eğiterek bir ulus hükmedilemez kılınabilir. Böyle bir ulus, işgale uğraması durumunda asla zapt edilemez. Güçlü konumlarda olanlar cezalandırmalar yapabilir ancak, hiç taviz vermeden bireyleri emirlerini uygulamaya zorlayamazlar. Tarihin gösterdiği üzere, itaat etmeyen toplumlar sadece baskıcıları alaşağı etmeye hizmet ederler. İşlemeyen bir devletin yükü, işgal etmenin nimetlerine göre çok daha ağırdır.
Sharp’ın mirasının bu kısmı, devlet dışı aktörlerle ilgili şiddetsiz eylemler üzerine olan çalışmalarına göre daha az biliniyor ve kabul görüyor. Sharp dünya genelinde politikacıları kendi görüşlerine ikna etmeye çalıştı. İsveç, Norveç ve Baltık Devletleri’nden gelen bazı olumlu geri dönüşlere rağmen, bu tartışmalar hiçbir ülkede merkezi siyasi gündem haline gelmedi. Ulusal ve sivil tabanlı bir savunmaya karşı temel argüman; böyle bir “ordu”nun aynı zamanda kendi devletine karşı da kullanılabileceği olabilirdi. Hükumet kendi insanlarına, kitlesel anlamda şiddetsiz eylemlerini uygulamalarına olanak sağlayacak kadar güveniyor mu? Birçok kişi güvendikleri konusunda şüphe duyuyor! Fakat yine de bizler umabiliriz ki; bu fikirler tarihin yanlış bir döneminde ortaya çıktılar ve gelecekteki tartışmalar bu fikirlerin haklarını teslim edeceklerdir. “Arap Baharı” olarak bilinen hareketten sonra şiddetsiz eylemler üzerine yapılan araştırmaların yeniden canlanması, bu tür tartışmaları mümkün hale getirebilir.
siyasi ve sosyal hareketler Sharp’ın yazılarını tutku ile benimsediler
Hükumetleri şiddetsizlik eğitimi uygulamaya ikna edememiş olsa da, siyasi ve sosyal hareketlerin Sharp’ın yazılarını tutku ile benimsedikleri apaçık. Sharp’ın parmak izleri son elli yıl boyunca dünya genelindeki hareketlere devamlı olarak yayıldı. Gandhi ve hareketinin Hindistan’ı 1947 yılında İngiliz sömürgecilerden özgürleştirdikleri zamanda, şiddetsiz eylemler devrimci gruplarda bir istisnaydı. Stratejilerdeki önemli değişim yetmişlerin sonlarında ve seksenlerin başlarında yaşandı. 1979 yılında Şah’ın İran’dan ayrılmaya zorlanması ve Solidarity’nin 1980 yılında Polonya’da işçileri organize etmesiyle, mücadelelerini şiddetsiz strateji ve taktiklere dayandıran heyecan verici bazı hareket örnekleri gördük. Bu hareketlerin Gene Sharp’ın çalışmalarına ne derece aşina olduklarını bilemiyoruz. Ancak; sonraki kırk yıl içinde yaşanan devrimci hareketlerde, geniş ve gittikçe daha da genişleyen bir şekilde Sharp’ın açıklamakta olduğu şiddetsiz eylem ve stratejilerin kullanıldığını görüyoruz.
Daha sonraları Sharp’ın önemli çalışmaları düzinelerce dile çevrildi. Kuşkusuz ki fikirleri; özgürlükleri, hakları ve demokrasi için mücadele etme yolu arayan baskı altındaki binlerce insana ilham verdi. 1986 yılında Filipinler’de Başkan Marcos’un devrilmesi, Doğu Avrupa’nın bağımsızlığa kavuşması ve Sovyetler Birliği’nin 1989 yılından sonra dağılması, 1990-1991’de Filistin’de ilk isyan ve MENA bölgesinde 2011 ve sonrasındaki başkaldırı… Bunların hepsi pratik şiddetsiz devrimle ilgili derin anlayışa örnek teşkil ediyor. Gazeteciler, aktivistler, akademisyenler ve siyasetçiler bu hayranlık uyandırıcı rejim değişikliklerine ve bunların teorik kaynaklarına ilgi duymaya başladılar. Gene Sharp bu kişilerin hepsi ve her biri için mecburi ve aydınlatıcı bir okuma kaynağı haline geldi.
Sharp çalışmalarına ilk başladığında barış üzerine yapılan araştırmalar azdı. Bu çalışma alanı yetmiş yıl sonra, çok sayıdaki akademik disiplin arasında önemli bir parça haline geldi. Üniversite kampüslerini aşarak baskı altındaki insanlara ulaştı ve teorik fikirler sosyal hareketler için pratik araçlara dönüştü. Sharp’ın hayatı boyunca yaptığı araştırmalar ve çok miktardaki yazıları bu gelişmede önemli rol oynadı.
2012 yılında 84 yaşındayken Right Livelihood Ödülü’nü aldı. Mütevazi bir şekilde yirminci ve yirmi birinci yüzyıllarda silahsız devrimlere ve sosyal hareketlere ilham kaynağı olma rolünü oynadı. Ancak şunu da belirtti ki; kendisini hayatında ilk defa, en azından konuştuklarını anlayan gazeteciler tarafından röportaj yapılırken bulmuştu.
Şiddetsiz eylemler alanındaki katkıları her zaman, insanın aya ilk ayak basışı gibi bir mihenk taşı olarak görülecek. Bugün bu alandaki araştırmacıların büyük çoğunluğu, Gene Sharp’ın yayımlanan çalışmaları ve teorilerinden faydalanıyor ve bunları geliştiriyor. Birçoğumuz şimdi bir arkadaş kaybetti ve çok daha fazla kişi de önemli bir ilham kaynağı kaybetti.
Çeviri: VR
Kaynak: blogs.prio.org
**
Modern zaman devrimcisi mi emperyalist ajan mı? – Musa Özuğurlu (Gazete Duvar)