29 Mart 2020
İnsanlar açlıktan kırılmaya başladığında veya büyük bir deprem sonrasında açıkta kaldığında bazı sorular akla gelir: Silahlanmaya ayrılan bütçenin kime ne yararı var? Silahları mı yiyeceğiz? Silahlar depremzedelerin hangi yarasını saracak? Ülkeler değişebilir ama soruların içeriği pek değişmez.
Son günlerde birçok ülkede bu sorular sorulmaya başlandı. Nedeni çok açık: Büyük virüs salgını. İnsanlar ölüyor veya ölmek üzere. Tanklar onları kurtarmıyor. Gece görüşlü silahlar, insansız hava araçları, zırhlı araçlar, büyük bombalar, hiçbiri işe yaramıyor.
Geçen hafta içerisinde, ABD’de olağan koşullarda silahlanmayı hiç sorgulamayan yayınlarda bile silahlanmanın zararları ele alınmaya başlandı. Silahları ve militarizmi çok seven ve salgını sürekli olarak küçümseyen Trump ne derse desin, artık virüs salgını karşısında ABD’de durum çok kötü.
ABD’de silahlanmaya ve orduya ayrılan bütçe Obama döneminde büyüdü ve Trump sayesinde hiç görülmedik düzeye geldi. Bu bütçenin 2019’da yalnızca nükleer silahlara ayrılan bölümü incelendiğinde ortaya şöyle bir tablo çıkıyor.
Nükleer silahlara harcanan bütçe sağlık için harcanacak olsaydı, kabaca 300 bin yoğun bakım hizmet kapasitesi oluşabilirdi. Yani, 300 bin kişiye yoğun bakım hizmeti verilebilirdi. Yoğun bakım birimlerinde yer olması tek başına elbette yeterli değil. Çalışan sayısı da önemli. Nükleer silahlara harcanan para ile 75 bin hekimin aylık maaşları karşılanabilirdi.
Ya salgın nedeni ile büyük gereksinim duyulan suni solunum cihazları? Sağlık sektörünün görece gelişmiş olduğu ülkelerde bile salgın ile ortaya çıkan gereksinimi karşılayacak sayıda cihaz bulunmuyor. Bu cihazlar oldukça pahalı ve uzmanlaşmış kişiler tarafından kullanılmaları gerekiyor. ABD’de nükleer silahlara yalnız bir yıl içerisinde harcanan para ile 35 bin solunum cihazı alınabilir, 150 bin hemşirenin maaşları ödenebilirdi.
Bu hesaplar nükleer silahlara büyük bütçe ayıran başka ülkeler için yinelendiğinde, ortaya benzer bir durum çıkıyor. Fransa bu ülkelerden biri. 2019’da nükleer silahlara harcanan bütçe eğer halk sağlığı için harcanmış olsaydı; kabaca 100 bin yataklık yoğun bakım kapasitesi oluşturulabilir, 10 bin solunum cihazı alınabilir, 20 bin hemşire ve 10 bin hekim için bütçe yaratılmış olurdu.
Nükleer silahlanmaya Fransa’dan çok daha fazla para akıtan Britanya’da ise, yine 2019 harcamaları üzerinden hesaplandığında, kabaca 100 bin yataklık yoğun bakım kapasitesi oluşturulabilir, 30 bin kadar solunum cihazı, 50 bin hemşire ve 40 bin hekim için bütçe yaratılmış olurdu.
Bu hesaplamalar çok daha ayrıntılı olarak yapılabilir. Sayılar düşebilir veya artabilir. Ama asıl önemli olan, bu hesaplamaya neden olan durumun ciddiye alınması. Soğuk savaş bitti ama NATO büyüdükçe büyüyor. Makedonya’nın katılımı ile artık 30 üyesi var. Makedonya da NATO kuralına uymak zorunda kalacak. GSMH en az yüzde 2 düzeyinde askeri harcamaya ayrılacak. Öte yandan, Rusya ve Çin için de benzer hesaplamaların yapılması gerekiyor.
Ya Türkiye? Sağlık personeline maske sağlamakta güçlük çeken rejim, son yıllarda askeri harcamalara büyük para akıtıyor çünkü savaş siyaseti yürürlükte. S-400, Patriot, “milli tank”, “yerli ve milli” insansız hava saldırı araçları var; paralı askerler, cihatçılar, muhbirler, ajanlar, gece gündüz savaş propagandası için çalışanlar var. Bütün bunlara akıtılan paraların aslında hesabı da bilinmiyor.
Sürmekte olan salgın çok açık olarak gösteriyor ki, silahlara ayrılan her kuruş sağlıktan, beslenmeden, eğitimden, en temel gereksinimlerden çalınmaktadır. Bu her ülke için geçerlidir. Silahlanmayı haklı çıkarmak için kullanılan militarizm, milliyetçilik gibi ideolojiler yalanlardan ibarettir. Halk sağlığı, kamu yararı, insan sevgisi, çocukların yararı, hangi açıdan bakarsak bakalım, silahlanma yanlıştır. İnsanlığı ancak barış esenliğe ulaştırabilir.
Kaynak: Evrensel