11 Temmuz Perşembe günü arkadaşlarımı davet ederek hem kanun kaçaklığımın 1. yıl dönümünü (1 Temmuz) hem de 30. doğum günümü kutladım.
Davet ettiğim kişilere doğum günü hediyesi yerine Vicdani Ret Derneği için bağış toplayacağımı söyleyerek kutlamayı yaptığım yere bir bağış kutusu götürdüm. Aynı zamanda birvicdaniretciningunlugu.com için bastırdığım sticker’lardan dağıttım.
Yaklaşık 25 kişi katıldı ve 870 lira bağış toplandı. Ben de bunu 1000 liraya tamamlayarak dün derneğin hesabına gönderdim.
Seyda Can Yılmaz
**
Bir Vicdani Retçinin Günlüğü
Birinci yıl dönümü kutlu olsun!
Merhaba sevgili günlük,
Vicdani ret eylemime başlayalı tam bir yıl oldu. Kutlu olsun!
Birinci yıl dönümü yazısı için son bir yılda neler olmuş, basit bir hesap çıkarayım istedim:
* 23 kez GBT’ye girmişim. Bunların 11’inde tutanak düzenlenmiş.
* 23 GBT’nin 10’una İstanbul’da metro istasyonu, iskele gibi toplu taşıma noktalarının giriş ya da çıkışlarında denk gelmişim.
* 10 tanesi şehirler arası otobüs yolculukları sırasında olmuş.
* 2 tanesi otelde konakladığımın ertesi günü, 1 tanesi ise İstanbul’da sokakta yürürken bulmuş beni.
* 8 Nisan’da itiraz ettiğim, 4218 TL tutarında bir de idari para cezam var. İtirazımın üzerinden neredeyse 3 ay geçti, henüz bir yanıt yok.
* ‘Bakaya’ olmadan önce, 31 Mayıs 2018 tarihinde muhatap kurumlara ulaşan vicdani ret ile ilgili taleplerimi ilettiğim dilekçelere de yanıt gelmiş değil.
———————–
Bir de sana yazmaya başladığımda sorduğum sorular var, sevgili günlük: ‘1 Temmuz’da bakayayım. Mesela 8 Temmuz’da GBT’ye denk gelsem, bakaya olduğum gözükür mü acaba?’, ‘İstanbul gibi bir yerde, sık sık toplu taşıma kullanarak, gündelik yaşamımda bir sürü polis görerek yaşıyorum. Gündelik yaşamım, ruh halim nasıl değişecek? Tedirginleşecek miyim? Kırılganlaşacak mıyım?’, ‘Çalıştığım sigortalı işi ne zaman bırakmak zorunda kalacağım? Bırakmak zorunda kalacak mıyım?’, ‘Seyahat özgürlüğüm ne kadar kısıtlanacak?’
Bu sorulardan çoğuna yanıt vermişim son bir yıl içinde. ‘Gündelik yaşamım, ruh halim nasıl değişecek? Tedirginleşecek miyim? Kırılganlaşacak mıyım?’ sorusu için ise şimdi birkaç cümle yazmalıyım.
Sokakta, yolda kimlik kontrolü yapan polis gördüğümde tedirgin oluyor muyum? Evet. Ama bu daha çok maruz kalacağım tatsız konuşmalar, belki hakaretler belki de kaybedeceğim zaman için duyduğum bir tedirginlik. Çok yüksek ihtimalle polislerin yakınından geçeceğimi artık bildiğim toplu taşıma araçlarını kullanmak üzere evden çıkarken duyduğum, son bir yıl içinde tanıştığım bir tedirginlik değil bu yoksa. Tedirginleşmedim, kırılganlaşmadım. Hesap etmem gereken yeni bir unsur var artık günlük yaşamımda. En fazla bu…
Peki bu soruyu biraz daha genişleterek, bir de ‘Korkuyor muyum’ diye sorsam?.. ‘Zaman zaman karşılaştığım gözaltı tehditlerinden, onların gerçek olmasından, artık idari para cezasının kesinleşmesi yakın olduğuna göre olası mahkeme süreçlerinden, yargılanmaktan korkuyor muyum?’
Evet, sevgili günlük, korkuyorum. Bu korku tehlikeli olana duyulan, kaçmaya iten bir korku değil. Bilinmeyenin, henüz deneyimlenmemişin yarattığı bir korku. Biraz yüksekçe bir iskeleden suya ilk kez atlayacak olan çocuğun hissettiğine benzer bir korku. Bisikletin selesinden kimsenin tutmadığını fark ettiğinde, bakkala ilk kez yalnız başına gitmek üzere sokağa çıktığında duyduğuna benzer bir korku.
İnadına çocukça, sevgili günlük…
Not: Şendoğan Yazıcı’nın davasında mahkeme, Yazıcı’nın eyleminin “kanunda suç olarak tanımlanmadığını” belirterek beraat kararı verdi. Doğu Eroğlu’nun haberini okumak için tıklayabilirsiniz.