vicdani reddin gerekçelerini yeniden düşünmeli – ayşe düzkan

vicdani ret, savaşın kötülüğüyle gerekçelendirilse de, bunun temellerini sorgulamayan, ve savaşın insani kaynaklarını kurutmak gibi, gerçekçi olmayan bir gerekçeye dayandırılan bir talep.

29 temmuz 2018
yugoslavya’nın dağılma sürecine eşlik eden savaş, 1999 yılında sırbistan’ın, nato uçakları tarafından bombalanmasıyla son buldu. 24 mart’ta başlayıp 1 haziran’a kadar süren bombardımanda 2500 kişi hayatını kaybetti, saldırıda kullanılan fakirleştirilmiş uranyumun daha sonra lenfoma ve lösemi gibi kanserlere yol açığı iddiası da var.

yirminci yüzyılda avrupa’da gerçekleşen bu son bombardımanda en büyük rolü alman hava kuvvetleri oynadı. almanya bilindiği gibi, avrupa’nın ve dünyanın en büyük askeri güçlerinden biri. ve vicdani ret hakkını tanıyor, askerlik yapmayı kabul etmeyen alman vatandaşları, hastaneler, huzurevleri, kızılhaç vb. kurumlarda sivil hizmet veriyor.

vicdani ret hakkının militarizmle mücadelede etkisiz olduğunu göstermeyi hedefleyen bu yazı aslında burada bitebilir.

ama bedelli askerlikle birlikte bir kere daha gündemimize gelen konu, bununla sınırlı olmadığı için devam ediyorum. militarizmin temellerinden biri savaş sanayii ancak sadece silah üreticilerinin ve satıcılarının değil, ordulara tedarik sağlayan birçok sektörün ve tabii inşaat sanayiinin de savaşa ihtiyacı var. ayrıca resmi devletlerin orduları, “savunma”, hatta “savaş”tan ziyade bir iç güç olarak hizmet ediyor; 20. yüzyılın askeri darbeleri hatırlardadır. yani savaşlar, insanlar savaşmak istediği için çıkmıyor, bu sebeple sürmüyor.

herkesin orduyu bir yerde ya da birilerine karşı göreve çağırdığı, şehadetin yüceltildiği ama bedelli askerlik yasasının büyük sevinç yarattığı, genişletilmesinin talep edildiği bir toplumda bunu görmek zor değil zaten. kimse savaşmak istemiyor ama çok fazla insan savaşılsın istiyor. ‘bu ne yaman çelişki, albayım’ diye feveran etmeyin, her derdin çaresi var. bununki de profesyonel ordu ve uzun zamandır gündemde. nitekim dünyanın büyük militarist güçlerinin orduları profesyonel askerlerden oluşuyor. bunun nasıl sonuçları olduğunu basit bir örnekle hatırlatayım.

vietnam işgali abd’de büyük bir savaş karşıtı harekete yol açtı. binlerce kişi sokağa döküldü, askerlik sırası gelenler teskere yaktı, askere gidecek yaşta çocuğu olanlar gösteriler düzenledi. vietnamlıların terimiyle “amerikan savaşı”nın esas mağduru vietnamlılardı tabii ama abd’li askerler de ölüyor, sakatlanıyordu. ve bu, dünyanın bilmedikleri bir yerinde, herhangi bir empati kurmadıkları insanların katledilmesini dert etmeyecek abd halkının savaşa itiraz etmesini sağlayan bir bağ oluşturuyordu.

nitekim abd, bundan çeyrek asır sonra ırak’a saldırdığında artık profesyonel askerleri vardı ve bu saldırı ülke içinde cılız bir tepkiyle karşılaştı. 2003’te, abd ve britanya’nın ırak’a saldırısı sırasında abd’de tepkiler yine zayıftı ve basına doğru düzgün yansımıyordu bile. çünkü artık profesyonel askerler savaşıyor ve bunlar genellikle yoksullardan, herhangi bir mesleği, geleceği olmayan siyahlardan, göçmenlerden çıkıyor. hani, “o kadar meraklıysanız, siz gönderin çocuklarınızı savaşmaya!” diyoruz ya, işte profesyonel orduyla birlikte, o denemiyor.

esas hedefi hazineye gelir sağlamak olan bedelli askerlik, yani belli bir para ödemeye razı olanın, buna gücü yetenin askerlik hizmetinden muaf olabilmesi profesyonel ordunun ilk adımlarından biri ve cumhurbaşkanının açıklamalarında da bunun işaretleri var.

askerlik hizmetinin, militarist politikalardan bağımsız olarak sıkıntılı ve sıkıcı bir iş olduğu ortada. ve özellikle belli bir gelir ve eğitim düzeyinde olanlar, kendilerini bu sıkıntıdan kurtaracak bir çözüm arıyor. diyelim ki vicdani ret hatta askerlik hizmeti yapmak istemeyenlerin sivil hizmet de yapmadığı total ret hakkı kabul edildi. istemeyenler askere gitmiyor, sadece isteyenler askere gidiyor. hangi kafa yapısında insanların askerlik yapacağını tahayyül ediyor musunuz? bir şey daha hatırlatayım, profesyonel ordunun bir sonraki adımı, dünyanın birçok yerinde “savunma”nın özel güvenlik şirketlerine devredilmesi oldu, örneğin güney afrika’da katliamlar yapmış ve mesleği bizatihi bu olan insanlar bu şirketlerde istihdam edildiler. bu da bizler açısından bazı ihtimalleri akla getirebiliyor, değil mi?

militarizm askerlik hizmetinden ibaret olmadığı gibi, militarist siyaset kimlerin askere gittiğinden bağımsız bir şey. vicdani ret, savaşın kötülüğüyle gerekçelendirilse de, bunun temellerini sorgulamayan, ve savaşın insani kaynaklarını kurutmak gibi, hiç gerçekçi olmayan bir gerekçeye dayandırılan bir talep. (israil’deki vicdani retçiler itirazlarını işgale ortak olmamaya dayandırıyor.)

şu noktada konunun en belirleyici yönü olmasa bile, şunu da unutmamalı; dünyada silahlar varsa, onları kullanmayı bilmek yani askeri eğitim aynı zamanda ve aslında bir hak. bunu da hesaba katarak, bu konuda daha geniş ve derinlikli bir siyaset geliştirmek gerektiğini düşünüyorum. orduların amacı, yapısı, iç ilişkileri başta olmak üzere, birçok başlık sorgulanarak başlanabilir buna. ya da demokrasi hedefini, avrupalı saydığımız şeyin bir benzeri olmaya indirger, hem yanlış hem de başarısız olmayı göze alırız.

[email protected]

Kaynak: Artı Gerçek

PAYLAŞ.
VicdaniRet.org