Ocak ayında hak ihlallerinden 21 ölüm
CHP İstanbul Milletvekili Sezgin Tanrıkulu, 2018’in ilk ayında hak ihlalleri nedeniyle 21 kişinin yaşamını yitirdiğini, 242 kişinin ise gözaltı ve cezaevlerinde kötü muamele ve işkenceye maruz kaldığını açıkladı.
07 Şubat 2018 Çarşamba, 12:02
CHP İstanbul Milletvekili Sezgin Tanrıkulu “Ocak 2018 Hak İhlalleri Raporu”nu açıkladı. Tanrıkulu’nun açıkladığı raporda yılın ilk ayında yaşanan hak ihlallerinin ağır faturası açıkça ortaya konuldu.
Tanrıkulu’nun konuyla ilgili açıklaması şöyle:
İnsan haklarının tarihte eşine az rastlanır bir fütursuzlukla ihlal edildiği Türkiye’de AKP Hükümeti’nin hedefi, var olan hakların kırıntılarını bile ortadan kaldırmaktır. 20 Ocak 2018 tarihinde başlatılan Afrin’e yönelik Zeytin Dalı adlı harekat devam ederken, savaşa itiraz eden başta Türk Tabipler Birliği olmak üzere STK’lar, meslek örgütleri, gazeteciler, sosyal medya kullanıcıları ağır bir baskı altında tutulmaktadır. AKP Hükümeti’nin geldiği nokta, yaşam hakkını ortadan kaldıran savaşa itiraz etmeyi bile suç saymaktır. Savaş karşıtlığını suç olarak göstermek otoriter rejimlerin insan hakları bağlamında vardıkları en dip noktadır ve ne yazık ki Türkiye bu dip noktayı bulmuştur.
2018 yılının ilk ayında Afrin Savaşında yaşamını yitiren, yaralanan veya temel hakları ihlal edilen sivillerin sayısı konusunda farklı iddialar bulunmakta, bu konuda henüz güvenilir bir istatistiki bilgi elde edilememektedir. Ancak savaşların en fazla sivillerin hayatını etkilediği bir gerçektir.
Diğer taraftan Ocak 2018 boyunca ülke içinde gerçekleştirilen hak ihlallerinin oranı da son derece çarpıcıdır.
Bu ay içinde dur ihtarına uymama, silahlı çatışmalar, cezaevlerindeki koşullar, kolluk güçlerinin kullandığı araçlar en az 21 insanın hayatına mal olmuştur.
Uzun zamandır sistematikleştirilmiş olan işkence ve kötü muameleye gözaltında veya cezaevinde maruz kalan kişi sayısı da en az 242’dir.
Sosyal medya hesabından savaşa karşı çıktığı, şiddete değil şiddetsizliğe davet ettiği için yüzlerce kişinin gözaltına alındığı bu dönemde gazeteciler de ağır baskıların hedefi haline gelmiştir.
Türkiye genelinde uygulanmaya devam edilen Olağanüstü Hal, Hükümete en ufak bir itirazda bulunan yurttaşların dahi hedef haline getirilmesine sebep olmaktadır.
Sonuç itibariyle demokrasi ve insan haklarının temel değerlerini hiçe sayan, yargıyı talimatlarla yönlendiren, yöneten bir Hükümetle karşı karşıya bulunmaktayız. AKP Hükümeti’nin yarattığı insan hakları enkazı bir kar topu gibi büyümekte ve giderek telafisi imkansız sonuçlar doğurmaktadır.
Yargıya olan güvenin sıfırlandığı bu süreçte hakları ihlal edilen yurttaşlar açısından başvurulacak bir adalet mekanizması bırakılmamakta, insanlar temel haklarını hiçbir koşulda savunmamaya, bu haklarına sahip çıkmamaya zorlanmaktadır.
Siyaset kurumunda da denetleme mekanizmaları sistematik baskı ve saldırılarla karşılaşmakta, örgütlenme özgürlüğü sadece Hükümete yakın kesimlere tanınmaktadır.
Karşı karşıya bulunduğumuz bu uygulamalar Türkiye’yi her geçen gün daha da karanlığa boğmaktadır. Türkiye’deki demokrasi güçlerinin barış ve özgürlük için ağır bedeller ödediği açıktır. Ancak bu karanlığa teslim olmamak, temel insan haklarını savunmayı sürdürmek, demokratik, özgürlükçü, çoğulcu ve barış içinde bir toplum hedefi taşıyan siyasetin tarihsel görevi olarak karşımızda durmaya devam etmektedir.