Damlara fotoğraflar koysak
Dünyanın kimi bölgelerinde artık çocuklar havanın açık olmasını istemiyorlar. İstemiyorlar çünkü hava açık olduğunda gökyüzünde “insansız hava aracı” (İHA) denilen ölüm araçları beliriyor. Eskiden özgürlüğü çağrıştıran gökyüzü artık yalnız geceleri güzel. Gündüzleri ise gökte ölüm kuşları uçuyor.
Bu ölüm kuşlarının gökyüzünün parçasına dönüştüğü yerlerden biri, Pakistan’ın kuzeybatısındaki Veziristan. Özellikle de Afganistan sınırındaki, dağlık Kuzey Veziristan. Ölüm kuşları gökyüzünde belirdiklerinde ölümcül silahlar taşıdıklarını herkes biliyor. Hedef alınan kişileri CIA belirliyor; ABD Hava Kuvvetleri’ne bağlı “İHA pilotları” veya “operatörleri” vuruyor. Bu “üstün savaş teknolojisi” öldüren ile öldürülenlerin karşı karşıya gelmesini engelliyor. Hedef Kuzey Veziristan’da, hedefi izleyen ve vuran askerler ise Nevada’da bir Hava Kuvvetleri üssünde.
Ölüm kuşlarını kullanan pilotlar genç insanlar. Bir savaş pilotu gibi uçmaları gerekmiyor. Bir çatışma içine girmedikleri, hiçbir tehlike yaşamadıkları için ölümden uzaktalar. Ama birçoğu yaptıklarının farkındalar ve vicdanları onları rahat bırakmıyor. Kasım ayında yazmıştım: Michael Haas, Brandon Bryant ve arkadaşları New York’ta bir basın toplantısı düzenlemiş, bir açık mektup ile ABD Başkanı Obama, Savunma Bakanı ve CIA yönetimine İHA ile ölüm dağıtılmasına son verilmesini istemişlerdi.
Ama başka genç pilotlar çalışmayı sürdürüyorlar. Ölüm kuşları hâlâ gözyüzünde. Ölüm kuşlarının uçurulduğu bölgelerde siviller çaresiz. Hiç görmedikleri bilmedikleri, çok uzaklarda yaşayan askerlerin yönettikleri ölüm kuşlarına karşı kendilerini korumaları neredeyse olanaksız. Onların bu çaresizliği yaklaşık iki yıl önce bir öbek eylemci ve sanatçıyı daha önce hiç denenmemiş bir eylemi gerçekleştirmeye yöneltti. Eylem, İHA saldırısında ana babasını yitirmiş bir kız çocuğunun fotoğrafının gökyüzünden görülebilecek denli büyük bir poster olarak basılıp, boş bir alana yerleştirilmesinden ibaretti. Bu dev posterdeki kız, o bölgeyi izlemekte ve ölüm kuşlarını uçurmakta olanlara bir mesaj verecekti. Şöyle bir mesaj: “Burada insanlar var. Burada çocuklar var. Siz, hiç görmediğiniz ve belki de hiç görmeyeceğiniz insanlara saldırılar düzenliyorsunuz. Saldırdığınızda işte bu çocuk gibi çocukları veya yakınlarını vuruyorsunuz. Bunu bilin. Bunu düşünün!”
***
Bunları yazarken aklımda Silopi’de top atışları sonucunda, ninesi Zülfiye Şalk ile birlikte öldürülen Esra var. Esra henüz 2 yaşında bir savaşın kurbanı oldu. Onu öldürenler ise onu görmediler, hiç tanımadılar. Fotoğraflarını görselerdi onu öldürmek isterler miydi? Hiç sanmıyorum. Ama tıpkı bir İHA pilotu gibi uzaktan ateş ettiler.
Aklımda Esra’nın koca gözleri var. Onun fotoğrafını gökyüzünden görülebilecek denli büyük bir poster olarak basmak istiyorum. Bu posteri bir dama yerleştirmek ve gökyüzünden görülmesini sağlamak istiyorum. Pilotlar görsün. Uçakla geçen yolcular görsün. Dünyayı sürekli izleyen casus uydular görsün. Google da görsün. Esra’nın öldürüldüğünü herkes bilsin. Onun unutulmayacağını da…
Bir başka dama 18 aylıkken bir gaz fişeği ile öldürülen Mehmet Uytun’un posterini koymak istiyorum. Bir başka dama Nihat Kazanhan’ın posterini. Bir çatıya Uğur Kaymaz’ın posterini. Bir diğerine Berkin’in posterini…
Damları, çatıları kaplaya kaplaya ülkeyi bir poster albümü yapabilirim. Bunu biliyorum. Metin Göktepe’yi de, Doğan Öz’ü de, Cavit Orhan Tütengil’i, Maraş’ta öldürülenleri, hiç kimseyi unutmadan, atlamadan…
İşte böyle, damlara fotoğraflar koysak, ülkeyi baştan başa posterler ile kaplasak. Google bile kaydetmek zorunda kalsa… Görenler görmeyenlere anlatır, diller tutulur, akıllar vicdanlar açılır mı? Bu ülkeye barış ve adalet gelir mi?
Evrensel, 10 Nisan 2016
I’m on the Kill List. This is what it feels like to be hunted by drones