NATO’da silahlanma paniği
NATO, Rusya’nın Ukrayna politikası nedeniyle silahlanmaya ağırlık verilmesi taraftarı. Avrupa ülkelerinin ise farklı öncelikleri var.
07 Mayıs 2014 17:25
Rusya’nın Ukrayna politikası NATO kanadında da hareketlenmelere yol açtı. NATO Genel Sekreteri Anders Fogh Rasmussen, Ukrayna’daki gelişmeler karşında ittifakın hazırlıklı olması ve buna bir yanıt verilmesi gerektiğini savundu. Rasmussen ittifak üyelerinin daha fazla silahlanmasını isterken, birçok Avrupalı bu çağrıya kuşkuyla yaklaşıyor. Peki Avrupa gerçekten silahlanmaya ağırlık mı vermeli? NATO, Rusya karşısında gücünü yitirdi mi? Uzmanlar, bu gelişmeleri DW’ye değerlendirdi.
Rusya’nın Ukrayna’daki nüfuzunu artırmak istemesi, Avrupa’da silahlanma tartışmalarını da beraberinde getirdi. NATO Genel Sekreteri Anders Fogh Rasmussen, kısa süre önce Frankfurter Allgemeinen Sonntagszeitung’a verdiği demeçte, Avrupa’nın bir an önce askeri yatırımlara ağırlık vermesi gerektiğine işaret etmişti. Rasmussen’e göre Rusya’nın Kırım’ı ilhak etmesi, Berlin Duvarı’nın yıkılması ya da 11 Eylül saldırıları kadar önemli bir dönüm noktası. Genel Sekreter bu aşamada da silahlanmanın kaçınılmaz olduğu görüşünü savunuyor.
Silahlanmaya daha az pay
Son zamanlarda özellikle Soğuk Savaş’ın sona ermesiyle birlikte Avrupa ülkeleri silahlanma politikalarını da gevşetti. Örneğin Almanya, 1990’da gayri safi milli hasılasının yüzde 2,8’ini silahlanmaya ayırırken bugün bu rakam yüzde 1,3’e kadar geriledi.
NATO’nun önerisi ise her ülkenin askeri yatırımlara ortalama yüzde 2 oranında kaynak ayırması. Ama hiçbir Avrupa ülkesi bu öneriyi dikkate almıyor. Hiçbir ülke, gelirinin yüzde ikisini silahlara harcamıyor.
Buna karşın Rusya’da daha farklı bir politika izleniyor. Rusya askeri yatırımlarını hızlandırırken, silahlanma için de büyük bütçeler ayırıyor.
‘NATO için tehlike yok’
Alman parlamenter Sol Partili Alexander Neu, Rusya’nın 2020’ye kadar 600 milyar euroluk askeri yatırım planını gerçekleştireceğinden kuşku duymasına rağmen, bu ülkenin hiçbir tehlike oluşturmayacağının da altını çiziyor:
“Hiçbir NATO ülkesi şu ya da bu şekilde bir tehlikeyle karşı karşıya değil. Amaç, bir histeri oluşturarak, NATO’yu kamuoyunda yeniden çekici hale getirebilmek.”
Sol Parti muhalefette olmasına karşın, hükümet de Alexander Neu’dan farklı düşünmüyor. Savunma Bakanı Ursula von der Leyen, katıldığı bir televizyon programında Avrupa’da önceliğin silahlanma yerine, yeniden tesis edilmeye başlanan ekonomik istikrar olduğunu belirtmişti.
Endişeler haklı mı
Alman uluslararası güvenlik uzmanı Christian Möllig ise NATO’nun halen çok güçlü olduğuna işaret ederek Rusya’nın NATO için bir tehlike oluşturmayacağı görüşünü savunuyor.
Rusya’nın tutumu nedeniyle endişeye kapılmanın yersiz olduğunu ifade eden Möllig şöyle konuşuyor: “NATO içinde sadece Avrupalıları toplasanız bile Ruslardan ağır basar. Bu üstünlük, tank filoları gibi askeri güç konusunda. Kalite bakımından da NATO, Rusya’yı geride bırakır. Yani bu nedenle endişeye gerek yok.”
Rasmussen’in amacı ne
Peki görev süresi sonbaharda dolacak olan Rasmussen’in giderayak Avrupa’da silahlanmayı neden bu denli gerekli görüyor?
Aynı zamanda Federal Meclis Savunma Komisyonu üyesi de olan Sol Parti Milletvekili Alexander Neu, Rasmussen’in Avrupa ülkelerine yaptığı silahlanma çağrısının altında yatan gerekçe konusunda şu değerlendirmede bulunuyor:
“Rasmussen sonuçta Washington’un adamı. ABD’nin hedefi de masrafları paylaşacak bir ortam oluşturmak. Avrupalıların, şimdiye dek ABD’nin tek başına üstlendiği görevlere daha etkin şekilde katkıda bulunmaları talep ediliyor. O yüzden de savunma bütçelerini artırmaları isteniyor. Rasmussen, aslında ABD’nin isteklerini yerine getirme organı olarak çalışıyor.”