“Şehidlik İslam’ın insanlığa sunduğu evrensel değerlerden birisidir.. Evrensel değerleri yükseltmeyi ve yüceltmeyi ifade eder. Rahmeti geniştir. Allah yolunda ölmek hak, emek, adalet, eşitlik, sevgi, merhamet, barış, kardeşlik için zalime, zorbaya, sömürüye isyan için ölmek demektir. Hakka, emeğe, adalete, eşitliğe, sevgiye, merhamete, barışa, kardeşliğe, zulme ve sömürüye isyana şahidlik yapana / canını verene şehid denir.” – R. İhsan Eliaçık
Kur’an’da kullanılan “şehiyd” kavramı; Şehid, şahid / şahadet kökünün mübalağa kalıbında ifadesi olup, ‘açık bir bilgiyi en iyi bilen’ manasına gelir. Açık bilgi ise şudur; ‘sınırsız, sınıfsız, sömürüsüz, savaşsız ve saldırısız’ bir yeryüzü cennetine giden yolun farkında olmak ve o yola teslim olan bilincin yaşamı bir bütün olarak görmesi demektir.. Kâinatın şuuruyla şuurlanmak, doğal bilinçle hayatı sürdürmek, doğal yasalar yani sünnettullaha vakıf olmak demektir. Bu yola da birbirimizi severek, güvenerek, paylaşarak ve dayanışma içerisinde olarak girebiliriz. Bu bilinç; sınıfsız bir toplum, eşitçe bir arada yaşam, ötekileştirmenin olmadığı özgür bir dünya bilincidir. Egemen din yani para tanrısı mamonun dini kapitalizm ile bu yola girilmez, yola girilemeyeceği gibi ‘şirk dini’nin ürettiği her bilgininde sahtelik içerdiğini ve gerçeklikle hiçbir alakasının olmadığını pekâlâ söyleyebiliriz. Dolayısıyla gerçeği sahteden ayıran, hakkı batıldan, şirki tevhid’den ayıran bilince erişmiş kişi şehiddir..
Esma’ül Hüsna’da Allah’ın bir ismi de “Es-Şehiyd”dir. Allah en doğru bilendir, anlamında. Allah, neden Şehid’dir? Allah, Allah yolunda ölür mü hiç? “Eş Şehiyd” varlığıyla varlığının şahidi olan. Açığa çıkardığı Esmâ özelliklerinden varlığını seyredip açığa çıkanlara şehâdet eden! Şehâdet edilenin kendisinden gayrı olmadığını yaşatan; “Şehâdet” bütün varlıkta benliklerin değil; Esmâ açığa çıkışlarını müşahede ediştir..
Kur’an’da “ölüm ve şehid” gibi kavramların yan yana geldiği bir tek ayet yoktur. Kur’an ölenlere şehid demez. Allah yolunda ölmek “fi sebilillah” yani Allah yolunda öldü biçiminde tanımlanır. Türkiye’deki kullanımı tarihsel ve kültürel etkiler ile gelişmiştir, gerçekle alakası yoktur ve Kur’an’ın şehid kavramı ile uyumsuzdur. Şehitlik İslam düşüncesi dâhilinde “ölüm ile alakalı bir kavram değildir.” Yani “şehid olabilmek için tam aksine, ‘diri’ olmak gereklidir…”
Bugünün dünyasında şehadet, şehitlik kavramları birçok kesim tarafından kullanılmaktadır. Sol örgütler kayıplarına “Devrim Şehidi” der. İslamcı yapılar “Şehid” kavramını çok sık kullanırlar.
Devletler, her ne sebepten olursa olsun ölen memuruna; askere, polise “şehit” der. Lakin bu kavram diğer kavramlarda olduğu gibi özü çarpıtılmıştır.
Bir memlekette “şehitlik mertebesine erişmiş insanlar var ise ki onlar insan-ı kâmildir” dolayısıyla orada eşitsizlik, zulüm olmaz. Bir ülkede şehit varsa orada adalet ve eşitlik vardır, sevgi ve merhamet vardır. Faiz yoktur, tefecilik yoktur, bankalar yoktur, kula kulluk yoktur. Dolayısıyla, şirk dini mensubu devletlerin koruyuculuğunu yapanlar, sınırları, sınıfları ve sermayeyi koruyanlar ile doğayı talan edenleri korurken ölenler ‘kapitalizm şehidi’dir.
* * *
Şehid kelimesinin çoğulu şühedadır. Kur’an’da geçen Allah’ın isimlerinden birisi de “Es-Şehiyd’dir.” Her şeye şahitlik eden manasına gelir.
“Bir gün onlara hem evrenin engin ufuklarında hem de kendi vicdanlarının derinliklerinde ayetlerimizi öyle göstereceğiz ki sonunda onun gerçeğin ta kendisi olduğu ayan beyan belli olacak. Rabbinin her şeye tanık olması (şahid olması) yeterli değil mi?” (Fussilet: 53)
Bu ayette şehid olmanın nasıl mümkün olacağı ifade edilir. Burada geçen “şehidun” kalıbı, tam manasıyla kavramın öz anlamına uygun kullanılmıştır. Şehid olmak / meseleye tanık olmak. Lakin bu da yetmiyor, vakıf olmak; o meselenin nedenlerinin ve sonuçlarının bilgisine sahip olmak, anlamına geliyor.
* * *
Kur’an’da “Allah yolunda ölme” ifadesi geçen hiçbir ayette “şehid kavramı kullanılmaz.” O ayetlerde “fi sebilillah” kavramı vardır yani Allah yolunda ölmek…
Allah yolunda öldürülenlere “ölüler” demeyin. Hayır, onlar yaşıyor ama siz farkında değilsiniz. (Bakara: 154)
Yani: Ey iman edenler! Allah yolunda öldürülenlere “öldüler” demeyin. “Ölüm” dediğiniz şey telef olmak, yok olmak değildir. Allah davası için canını verenler, büyük nimetlere nail olacaklardır. Onlar için ölüm, bir son değil, başlangıçtır. Cennette nebiler, sıddıkler, şehidler ve salihler hep birlikte olacaklardır. Allah’ın nimetleri onları beklemektedir. Cennet onlar için hazırlanmıştır. (Ebu Müslim)
Sakın Allah yolunda öldürülenleri ölüler sanma. Aksine onlar diridirler. Rableri onları rızıklandırıyor. (Al-i İmran: 169)
Onlar, Allah’ın lütfundan kendilerine verdikleriyle sevinirler. Hayatta kalanlara, “Onlara hiçbir korku yok ve onlar üzüntü de duymayacaklardır!” müjdesini vermek isterler. (Al-i İmran: 170)
Ayetlerden ve kavramın içeriğinden yola çıkarsak, şehid olmak için diri olmak gerekiyor. Allah yolunda ölmek, tevhid yolunda İslam yolunda, devrim yolunda ölmektir. Yani, sınıfsız toplum ideali, ortak mülkiyet, sınırları-çitleri olmayan bir yeryüzü ideali, ekonomik eşitlik, sevgi, merhamet, adalet ve barış için ölmek, Allah yolunda ölmek demektir.
Dolayısıyla bugün endüstriyalizm, kapitalizm, militarizm, emperyalizm için ölenler şehit değildir. Bunların Allah ile de bir alakası yoktur. Para tanrısı Mamon için ölmeyi, Allah yolunda ölmek zannedenler, zannedip durmaktadırlar. Şirk benliğine bulaşmış ve dünya hayatında cehennemi yaşayan ve bu yaşam tarzını da insanlara dayatan herkes yaşarken olduğu gibi ölümü de Mamon içindir.
Bu bağlamda, egemen bilgi ve şirk dini dışından bu konuya ve her konuya tersinden bakmak gerekiyor. Bakabilmek içinde, devrimci bir kalbe, anarşist bir akıla ve tevhidi bir görüşe ihtiyacımız var. Yüzeyde görünen sahtelik şirk dinidir; sistemin ürettiği hiçbir şey bizi dünya barışına, yeryüzü cennetine götürmez. Sistem dışı gerçekleştirilen isyanların, itirazların ve yaşamın tevhidi olduğunun farkına varmamız gerekmektedir..
* * *
Bir başka mesele var ki o da şudur; şehid olmak için birisinin, illa kendisine ‘Müslümanım’ demesi gerekmez. En basiti, ‘zenginin malında yoksulun hakkı olduğuna inanan ve ihtiyacından arta kalanını paylaşan’ herkes şehiddir.. Günümüzde kendisine anarşist ve devrimci diyen, ayrıca yaşamın ne olduğunun farkında olan, kendisinin farkında olan, nefsini bilen, kendisini bilen, kıskanç olmayan, sahip olmak duygusu taşımayan, doğal yasaları içselleştirmiş her birey Allah’ın yolundadır.. Veganların, vejeteryanların, doğayı koruyanların, sınıflara itiraz edenlerin tamamı bizim için Allah yolundadır.. Siyasi, ekonomik, psikolojik sınırlara ve sınıflara ‘la’ yani hayır diyen ve mücadele eden her birey Allah yolundadır..
Evrensel değerler (hak, emek, adalet, eşitlik, barış, zalime isyan) için yaşayan / ölen herkes şehiddir. Yaşarken bu bilince sahip insanlar şehid olduğundan ölümleri de doğrudan ‘Allah yolunda’ ölüm olacağından hem yaşarken hem ölürken şehid sayılırlar.. Şehid kavramını illa ölüm kavramı ile bağdaştıracaksak bu şekilde bağdaştırmak en doğrusudur.
Kavram için yukarıda ifade ettiğimiz şekilde, yani şirk dinini koruyanlar, şirk için ölenler ve yaşayanlar için kullanılması doğru değildir. Yani Allah’ın yolu eşitlik yoludur, sevgi ve merhamet yoludur. Bu yolda yürüyenler gerek yaşarken gerek öldüklerinde şehit kabul edilirler. Çünkü sünnetullahın / doğal yasaların nasıl işlediğini çözen akla ve kalbe sahiptirler. Devletleri koruyanlar, bankaları koruyanlar, sömürü düzeninin devamını sağlayanlar, yeryüzüne çit çekerken ölenler, doğayı katledenler ve ağaç kesenler; öldüklerinde, Allah için ölmemişlerdir ve şehit değillerdir.
Kısacası, sınıfsız toplum ideali, ortak mülkiyet, sınırları-çitleri olmayan bir yeryüzü ideali, ekonomik eşitlik, sevgi, merhamet, adalet ve barış için hayatlarını ortaya koyarak yaşayan ve bu uğurda ölen herkes şehittir diyebiliriz.
(*) Vicdani retçi