Şok ve dehşet – Foti Benlisoy

Hedeflenen, muhalefeti basitçe sindirmek değil, birbirini takip eden saldırılar ve neredeyse süreklileşmiş kriz hali karşısında afallatmak, tüm toplumu düşünemez eyleyemez hale gelecek şekilde travmatize etmek.

04/11/2016
Siyasal iktidar “çıldırmış”, “akıl tutulmasına” maruz kalmış ya da “freni patlamış” filan değil. Askeri strateji uzmanlarına parmak ısırtacak berraklıkta bilinçli bir siyasal stratejiyle karşı karşıyayız. 29 Ekim’den bugüne yaşananları “şok ve dehşet” (Shock and awe) ya da “ani hâkimiyet” (rapid dominance) diye adlandırılan ABD menşeli bir askeri doktrinin neredeyse bire bir uygulanması olarak değerlendirmek mümkün.

Soğuk Savaş sonrası dönemde ABD için bir askeri doktrin geliştirme arayışının ifadesi olan bu stratejik yaklaşıma göre gücün ezici bir biçimde kullanımı, belki daha doğru bir ifadeyle gücün spektaküler biçimlerde sergilenmesi esas alınıyor. Böylece hedeflenen, düşmanın muharebe sahasına dair algısını tahrip etmek ve daha da önemlisi onun mücadele etme azmini hızla kırmak. Düşman karşısında muazzam bir şiddet gösterisine girişerek onun iradesini ezmek, tutarlı ve bütünlüklü bir stratejik yanıt üretmesini imkânsızlaştırmak.

Doktrin, şok edici, dehşete düşürücü, “artık bu kadarı da olamaz” dedirten güç gösterileriyle düşmanı paralize etmeyi, onun devam etme iradesini ortadan kaldırmayı ve böylece de gelişmeler üzerindeki, tüm denetimini ortadan kaldırarak taktik ya da stratejik düzeylerde yanıt vermesini, yani direnebilmesini engellemeyi hedefliyor.

İşte iktidarın yaptığı bu. Freni patlamış, hız bağımlısı olmuş falan değil. “Şok ve dehşet” doktrini gereğince ardışık taarruzlarla toplumsal muhalefeti, hatta bütün bir toplumu adeta felç etme çabasında. Hedeflenen, muhalefeti basitçe sindirmek değil, birbirini takip eden saldırılar ve neredeyse süreklileşmiş kriz hali karşısında afallatmak, tüm toplumu düşünemez eyleyemez hale gelecek şekilde travmatize etmek. Amaçlanan, gün aşırı gerçekleşen şok saldırılarıyla herhangi bir direnişe, eleştiriye ve muhalefete kaynaklık edebilecek duygusal, düşünsel ve fiziki güç ve kapasitelerimizi bütünüyle tahrip etmek, işlemez hale getirmek.

İşimiz çok zor elbet. Ancak ilk aşamada bu “şok ve dehşet” stratejisinin yaratmaya soyunduğu düşünsel ve duygusal iklime teslim olmamak temel önemde. Dayanışarak, birarada durarak, korkuya teslim olmayarak, duygu ve düşünce bütünlüğümüzü muhafaza ederek hedeflenen moral dağınıklığın, yalnızlaşmanın önüne dikilmeliyiz. Önce şimdilik bütünüyle aleyhimizde görünen moral güç dengesini dönüştürmeye hamle etmeliyiz. Birlik ve dayanışma zeminlerini çoğaltarak “şok ve dehşet” stratejisinin o yıldırıcı, dağıtıcı, paralize edip atalete sevk edici ilk etkisine karşı durabildiğimiz takdirde beklenmedik hızda bir derlenme mümkün olabilecektir. Demirtaş’ın deyimiyle, korku kadar cesaretin de bulaşıcı olduğunu unutmamalıyız.

Kaynak: Başlangıç Dergi

PAYLAŞ.
VicdaniRet.org