Suriye’nin kaosu ve Kürtlerin tercihi
25 Aralık 2018 11:12
ABD’nin Suriye’den çekilme kararı sadece Suriye’de değil, genel olarak Ortadoğu’da dengeleri değiştirdi. Bir yönüyle de siyasetle uğraşan ya da bu konuda kalem oynatan herkesi ters köşe etti. Bir önceki makalemizde ısrarla ABD’nin ne Suriye ne de Ortadoğu’dan çıkmayacağı savına dikkat çekmiştik. Hala bu savı sürdürüyorum. ABD, Kürtlerle yollarını ayırabilir ancak bu ABD’nin çıkacağı anlamına gelmez. Nitekim Trump-Erdoğan arasında yapılan son telefon görüşmesinde bunun ipuçlarını görmek mümkün. ABD uzun süre Türkiye ve Kürtleri asgari müştereklerde uzlaştırmaya çalıştı ancak bunu başaramadı. Bir tercih yapma durumunda kaldı ve göründüğü kadarıyla Türkiye’den taraf tercih yaptı. Merak edilen durum bu tercihin Trump’ın kafasına estiği gibi düşünmeden aldığı bir karar mı yoksa arka planı olan ve ileriye dönük vizyonu olan bir devlet kararı mı?
Medyaya yansıdığı kadarıyla güvenlik bürokrasisindeki bazı üst düzey yetkililerinin itiraz ve istifalarına bakılırsa kararın Trump’a ait olduğu izlenimi baskın geliyor. Burada itirazın esasına dikkat etmek gerekir. İtiraz her ne kadar ABD’nin DSG’ye sırtını döndüğü vurgu ile ön plana çıksa da esasın Rusya ve İran’a alan açılması olduğu açıktır. Bunun da altını kazdığımızda İsrail’in güvenliği ile ABD ve müttefiklerinin dünya güç dengesinde zayıflaması çıkıyor karşımıza. Kürtlerle alakalı itiraz faktörlerden biridir sadece.
Türkiye, şimdi ABD ve Rusya arasında tercih yapmakla yüz yüze
Her ne kadar kişiliğinden beklense dahi Trump’ın iç siyaset nedeniyle içinde bulunduğu zor durum göz önünde bulundurulduğunda kendini daha fazla zora sokacak böylesi bir kararı tek başına alacak kadar siyasetten bihaber olduğu da düşünülemez. Kararın daha geniş ve derin bir aklın ürünü olduğu ve Trump’a okutulduğu ihtimalini de dışlamamak gerekir.
Çekilme kararının Avrupalı müttefiklere bildirilmemesi bir emri vakiyi içerdiğine işaret ediyor. Bunun da ABD’nin iç siyasetinde yaşanan güç mücadelesiyle ilgili olma ihtimali yüksektir. Zamanla uygulanacak pratiklerle işin rengini daha iyi anlama şansızım var. Ancak şimdiden dikkat çeken bazı hususlar da yok değil. Birincisi, Trump’ın çekilme tweetinin ardından İsrail Başbakanı Netanyahu, kararın alındığı gün kendilerine bildirildiği ve ABD’nin İran’a karşı farklı formüllerle kendilerine olan desteğin süreceğini söyledi. Öyle anlaşılıyor ki karar alınmadan İsrail ile istişare edilmiş. İsrail ile istişare edilen bir kararın da ABD’de uluslararası nüfuzu da güçlü olan bir politik aklın kararı olduğu varsayılabilir. Ne de olsa Suriye’nin yanı başındaki Türkiye ve Irak ABD’nin denetiminde. ABD’nin Ortadoğu’da üs ve asker bulundurma gibi bir sorunu bulunmamaktadır. Çok farklı alternatiflere sahip durumdadır. Erdoğan ve Netanyahu arasında yaşanan son atışma bu varsayımı dışlamaz aksine destekler. AKP iktidarının geçmişine bakıldığında İsrail ile stratejik anlaşmaların yapıldığı dönemlerde taktiksel sataşma ve çatışmaların yoğunluk kazandığı görülecektir.
ABD’nin önümüzdeki dönemde Türkiye’yi daha fazla markaja alması beklenebilir. Türkiye’yi Rusya’dan uzaklaştırarak, İran karşıtı kampanyaya dahil etmek isteyecektir. Suriye’den çekilme ya da daha doğru tabirle Kürtlerle iş yapmayı bırakmasının asıl hedefi budur. Bu vaatle İsrail’in kaygılarını giderebilir. Zaten DAİŞ’in yol haritası ABD, İngiltere, Almanya, Türkiye, Suudi Arabistan, Katar, BAE ve KDP’nin Ürdün’ün başkenti Amman’da yapılan toplantıda çizilmişti. Oyun sonradan bozulmuş ve bu koalisyon dağılmıştı. ABD’nin Türkiye’yi tekrar markaja alması yine başa dönmek anlamını da taşıyor.
Kuşkusuz köprünün altında çok sular aktı. Bu süre zarfında adı geçen koalisyona dahil ülkelerin birbiriyle yaşadığı sorunlar ve hali hazırdaki durumları koalisyonun eski haline gelip gelmemesini şüpheli kılıyor. ABD yine de bunu deneyecektir.
Bu değişimlerin Suriye’ye sahasına yansımaları olacaktır. Çekilsin ya da çekilmesin Trump’ın son kararıyla bir kere Suriye’de güç dengeleri sarsıldı. Önümüzdeki dönemde yeni bir denge oluşacaktır. Suriye’den ziyade Ortadoğu eksenli bir zemine oturacaktır yeni denge arayışı. Bu dengenin hayat bulması ve işlevselliği ABD-Türkiye arasındaki ilişkilerin ve işbirliğinin hızına paralel olacaktır. Bir süredir Rusya ve ABD arasındaki dengeden faydalanan, ABD’yi de kendisi ve Kürtlerle arasında tercih yapmaya zorlayan Türkiye, şimdi ABD ve Rusya arasında tercih yapmakla yüz yüze. Kürtlere sırtını dönmekten yana tercih yapan ABD, önemli oranda Türkiye’nin tercihini de belirlemiş oldu aslında.
Türkiye zor bir sürece girmiş durumda. Hala sırtında İdlib yükü duruyor. Kürtleri zayıflatmak için Kuzey Suriye’ye yeni bir operasyonu dillendirmeye devam ediyor. S400 konusu başta olmak üzere Rusya’ya birçok sözü mevcut. Türkiye’nin dengeli bir politika yürüteceği beklenebilir ama bu dengeli politikayı yürütebilmesi sadece kendi tercihi ve istemine bağlı değil. ABD ve Rusya birçok alanda ciddi bir çatışma içinde.
ABD son olarak Orta Menzilli Nükleer Füze anlaşmasında çekildi ve geçen hafta Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nda Rusya’nın Kırım ilhakını kınayan bir kararı geçirtti. Bu düzeyde çatışma halinde olan iki küresel gücü dengelemek oldukça zor ve bu denge siyasetinde ısrar iki cami arasında bir namaz bırakma ihtimali de az değil. Keskin bir tercih dayatılmasa da Türkiye taraf belirlemek gibi zor bir süreçle yüz yüze kalacaktır. ABD’de oluşan beklenti Türkiye tarafından karşılanmazsa, Trump çekilme öncesi politikasına dönebilir. Bu beklentiyi karşılasa da Rusya’nın öfkesini çekecektir ve bunun İdlib, Afrin ve Fırat’ın doğusuna yansıması olacaktır. Hakeza Türkiye’nin Kuzey Suriye’ye olası bir operasyonunun önüne set çekilebilir, Kürtlerle Rusya-rejim arasında işbirliğine gidilebilir. Türkiye’nin buradaki en önemli avantajı Kürtler konusunda rejim ile aynı düşüncede olmasıdır. Bu yönde davranması Kürtlerin elini rejimle herhangi bir pazarlıkta zayıflatır ancak buna karşı ABD ve müttefiklerinin çokça rahatsız olduğu Rusya ve İran’ın Suriye/Ortadoğu’daki nüfuz ve hakimiyetine hizmet etmiş olur. Oldukça girift ve paradoks bir denklem var. Bir süre daha denklemdeki güçler, birbirini yoklamaya ve temkinli olmaya devam edecektir.
Rusya ve İran ne yapacak?
Rusya başından beri müttefikleriyle senkronize çalışmanın getirdiği avantajların sonuçlarını daha fazla devşirmeye bakacak. Suriye’de temel oyun kurucu konumu yakaladı. Bunun üzerinden Ortadoğu başta olmak üzere küresel güç olma pozisyonunu güçlendirmeye çalışacaktır. ABD-Türkiye arasındaki yakınlaşmanın düzeyini gözlemleyecek ve ona göre tavır belirleyecektir. Bu konuda eli en rahat olan taraf olduğundan temkini elden bırakmadan ancak Erdoğan’ın verdiği sözleri de hatırlatarak Türkiye’nin ABD’ye fazlaca angaje olmasını sağlamaya çalışacak. Beklentisinin hilafına gelişmelerin olduğuna kanaat getirirse Türkiye’nin canını yakacak kartlarını kullanması sürpriz olmayacaktır. Kürtlerle ilişkilerini geliştirmesi,Türkiye’nin sahada yeni adımlar atmasının engellenmesi ve Suriye’den çıkmasını dayatmak bunlardan bir kaçıdır. Bir yandan da Türkiye kozunu kullanarak Kürtleri olabildiğince aza razı ederek rejimle uzlaştırmaya çalışması da ilk elden yapacağı hamlelerden biri olacaktır. Ancak Rusya, ABD’nin Suriye’den çıkacağına emin olmadan ya da ne yapmaya çalıştığını kestirmeden Türkiye’ye karşı temkinli olmayı seçecektir.
ABD’nin hedefindeki İran ise geri çekilme kararına kuşkusuz en fazla sevinen ülkedir. Zira ABD’nin çekilmesiyle birlikte Lübnan’a kadar olan nüfuz alanını korumuş ve konsolide etme olanağına kavuşmuş oluyor. Suriye rejiminin eski pozisyonuna kavuşması ve Akdeniz’e kadar kesintisiz Şii eksenini güçlendirilmesi yönündeki politikasını eli daha güçlü bir şekilde sürdürecektir. Türkiye’nin Suriye’de dayandığı grupların etkisiz hale getirilmesi ve buradaki nüfuzunun sıfırlanmasını hızlandırmayı daha fazla dayatacaktır. ABD’nin sahada olmaması bu yönde Rusya ve İran’a ciddi bir alan açmış durumda. Bu bağlamda Türkiye’nin olası Kuzey Suriye operasyonuna açıktan olmasa da rejim üzerinden en ciddi muhalefeti yapacak güçtür. Rusya’nın Türkiye’yi ABD’den uzak tutma politikasında hemfikir olmakla birlikte, ABD ambargosunu nedeniyle İran ekstradan Türkiye’ye ihtiyaç duymakta. Bu durumu gözeterek Türkiye ile temasını şekillendirecek.
Yeni denge ve Kürtler
Sahada Kürtler açısından da yeni bir süreç başlıyor. ABD’nin çekilmesiyle faydalandıkları denge durumu değişti. Suriye’de yeni bir denge durumu ortaya çıkacaktır. ABD’nin yanı sıra Fransa ve İngiltere’nin kısmi askeri gücü kalıyor. Bu ülkelerin hali hazırdaki politik duruşları, Suriye ve Ortadoğu’ya dönük iddiaları ve askeri varlıklarının sahada Rusya-İran bloğuna karşı denge oluşturmada zayıf. Bu kararlılığın gelişip gelişmeyeceği de şüpheli. ABD’nin desteğinin sağlanması durumunda ciddi bir alternatife dönüşebilir.
Bu belirsizlik içinde Kürtlerin önünde bir tercihten ziyade bazı ihtimaller var. İhtimaller ise yukarıda belirtilen yeni dengenin oluşması ile pozisyon belirlemeleri ya da Rusya üzerinden rejimle anlaşmaları. Şayet bu ihtimallerden biri gerçekleşmezse, Kürtlerin tercihi çok net olacaktır. Topraklarını savunmak ve direnmektir. Bu savaşın çok çetin ve zor olacağını tahmin etmek zor değil. Türkiye’nin Kuzey Suriye’ye dönük savaşının Suriye’nin sınırlarını aşarak Ortadoğu’da birçok hesabı altüst etmesi de gayet mümkün. Türkiye’nin ABD ile ‘yavaş’ ya da ‘hızlı’ hiçbir koordinasyonunun da öyle kolayca Kuzey Suriye’de uygulanabileceği beklenmemelidir. Türkiye ister ABD isterse başka bir güçle olsun Kuzey Suriye’ye yönelik en ufak adımının DSG’nin sert direnişiyle karşılaşacağını tahmin etmek zor değil. Ayrıca Türkiye’nin ABD ile koordine içinde attığı adım Türkiye’nin erken taraf belirlemesi anlamına gelir ki bu durumda adım attığı gibi Rusya’yı da DSG ile birlikte karşısında bulur.
Kürtler ve rejim arasında bir anlaşmanın sağlanmaması durumunda da iki tarafın çatışması beklenen bir durum. Şu bir gerçek Kürtler uzlaşmaya açık davranacaklardır. Zaten bu savaşın başından beri rejimle ilişkilerini sürdürdüler. Hala rejimin alanında DSG güçleri, DSG alanında ise rejim güçleri bulunmaktadır. Şartlar ne olursa olsun Kürtlerin temel hakları kabul görmeden herhangi bir güçle anlaşmaları mümkün değil. Zira Suriye denklemindeki diğer güçler daha fazla ya da daha az çıkar elde etme seçenekleri arasında tercih yaparken, Kürtler varlık ile yokluk tercihi yapacak. Hiçbir varlık yok olmayı tercih etmeyeceğine göre ister Türkiye olsun ister rejim ya da başka bir güç olsun Kürtlerin tercihini direniş dışında tahmin eden ya da bekleyenler büyük bir hayal kırıklığıyla karşılaşacaklardır.
Kuzey Suriye’ye yönelik bir savaş nasıl sonuçlanırsa sonuçlansın Kürt tarihinde bir dönüm noktası olacak. Kürtlerin bu direnişi kazanmaları Ortadoğu’da tüm halkların bir arada yaşamasının mümkün olduğu yeni bir modelin yayılmasını, kaybetmeleri ise Kürtlerin özgürleşme yolunda şu ana kadar kullandıklarından çok farklı yol ve yöntemleri tercih etmeleriyle sonuçlanabilir.
Kaynak: Gazete Karınca