16 Mayıs 2025
Türkiye’de Vicdani Ret Hareketi’nin tarihine ilişkin söz söylemek, hem kıymeti oldukça büyük bir mücadele geçmişinin olması nedeniyle iddialı, hem de bugünlerde oldukça anlamlı bir zemini temsil ediyor.
Fazla iddialı olmamasını umarak, bu mücadelenin içinde, herhangi bir alan işgal etmeden dayanışmaya ve tartışmaya özlem duyan iki vicdani retçi olarak, bugün vicdani ret hareketinin kısa direniş tarihini, üstüne çok da yeni bir şey eklemeksizin, yalnızca bugünlerde yeniden hatırlatabilmeyi ve hiç karşılaşmayanların kulaklarına su kaçırmayı umarak yazmaya heveslendik.
Bu girişimi, bir direniş tarihi olarak adlandırmamız, bilinçli bir tercihi yansıtıyor. Bunun nedeni, vicdani ret hareketinin tarihini ele alan tezlerin ve kitapların neredeyse tamamına yakınında kaleme alınan tarihçelerin, Türkiye’de ve Dünya’da ekonomik, sosyal ve siyasal gelişmeleri bütünlüklü bir şekilde aktarmadığına dair gözlemimize dayanıyor. Daha sadelikle ifade etmek gerekirse, vicdani ret hareketinin tarihinde önemli bir direnişe dair bir pasajı okurken “o sırada Türkiye’de veya Dünya’da neler oluyordu?” gibi bir sorunun yanıtını bulabilmek olanaklı olmuyor.
Tarih yazınlarını incelerken, fark ettiğimiz bir diğer şey ise, vicdani retçi kadınlar, LGBTİ+lar ve çocuklar gibi farklı mücadele hareketlerinin bakış açıları, yayınları ve eylemlilikleri, tarih yazının da yeterince görünür olmuyor.
Bu yazıda, kendi kanaatlerimiz çerçevesinde, vicdani ret hareketinin mihenk noktaları sayılabileceğini düşündüğümüz direnişleri yeniden hatırlatmaya çabalayacağız. Bununla birlikte bu yazının ardından Türkiye’deki ve Dünya’daki gelişmelere de mercek tutan bir tarih anlatısına olan ihtiyaca dair sorumluluk alacağımızı ifade etmek istiyoruz.
1990’lar: Militarist düzene karşı anti-militarist müdahaleler
Hemen hemen herkesin bildiği üzere vicdani ret kavramı herkesin gündemine önce 1989 yılının sonunda Tayfun Gönül’ün, bir buçuk ay arayla da 1990’ın başlarında Vedat Zencir’in, kendini anarşist olarak tarif eden Sokak Dergisi’nde anti-militarist bir çerçeveyle vicdani retlerini açıklamasıyla birlikte girdi.[1]
Vicdani retçilerin açıklamalarını yaptığı dönem devletin “terörle mücadele” anlayışının ön planda olduğu, faili meçhullerin, kayıpların, cinayetlerin yaşandığı karanlık bir dönemi temsil ediyor. Yalnızca 93 yılında Turgut Özal’ın barışa dayalı bir yaklaşım içinde olmasıyla birlikte PKK ilk kez ateşkes ilan etti.[2] Ancak Turgut Özal’ın aynı yıl yaşamını kaybetmesinin ardından Tansu Çiller başbakan seçildi ve çatışmalar aynı hızla devam etti.
1992 yılında Savaş Karşıtları Derneği kuruldu. Valilik, SKD tüzüğünün amaç maddesinde yer alan “militarizme karşı olmak” ifadesinin, ‘Türkiye’de militarist bir yapı olmadığı gerekçesiyle çıkarılmasını talep etmiştir. Karşılıklı yazışmalar sonucunda bu ifadeyi de ˘değiştirmeye yanaşmayan dernek İzmir Valiliği tarafından 9 Ekim 1993’te feshedildi.
Türkiye’de anti-militarist odağa sahip ilk dergi olan “Bakaya Dergisi” derneğin kapatıldığı tarihe dek yayınlandı. 90’larda pek çok dergi yayınlandı. 15 sayı çıkaran “Savaşa Karşı Barış” dergisi, “Nisyan” isimli bir başka dergi çıkarıldı. Bu dergilerle ilgili soruşturmalar ve tutuklamalar da gerçekleştirildi.
SKD’nin kapatılmasından 2 ay sonra devlet kamusal alanda ilk kez geniş kitlelere ulaşabilecek vicdani ret fikrine karşı beklenmedik derecede büyük bir reaksiyon gösterdi. 8 Aralık 1993’te ulusal yayın yapan HBB televizyonundaki Anten programında SKD’nin eski başkanı Aytek Özel ve vicdani retçi Menderes Meletli ile yapılan söyleşi yayınlandı ve vicdani ret hakkında tüm ülkenin izleyebileceği ilk yayın olan bu program kamuoyunda ciddi yankı uyandırdı.[3]
Programdan sonra dönemin Genelkurmay Başkanı Doğan Güreş’in emriyle program ve katılımcıları hakkında askeri mahkemede dava açıldı.
Bu davayı birkaç kişiye verilen hapis cezalarından çok daha önemli hale getiren şey ise, Devlet Güvenlik Mahkemeleri’nin (DGM) görevsizlik kararı vermesinin ardından 24.12.1994 tarihinde verilen İçtihatı Birleştirme kararı ile sivillerin askeri mahkemelerde yargılanmasının önünün açılmış olmasıdır. Dahası 60 yılı aşkın bir süre boyunca kullanılmayan, Ceza Kanunu’nun “halkı askerlikten soğutma” maddesi bu dava ile birden askeri yargı kapsamına alınmış ve davaların tek elden Genel Kurmay Askeri Mahkemesi’nce Ankara’da yürütülmesine başlandı.[4]
İstanbul Savaş Karşıtları Derneği (İSKD)[5], 17 Mayıs 1994’te Tabipler Odası’nda dört kişinin vicdani reddini açıkladığı bir basın toplantısı yaptı.[6] Osman Murat Ülke’nin de dahil olduğu birçok kişi Genel Kurmay Askeri Mahkemesi’nde yargılandı ve tutuklandılar. Dört aktivistin tutuklanmasının ardından da kapatıldı.
İzmir Savaş Karşıtları Derneği kuruldu. Çok kısa bir süre sonra “Türkiye’de Askeri Yargı” başlıklı bir kitapçık yayınladı ve “Askeri Yargıya Hayır, Aytek Özel’e Özgürlük” başlıklı bir kampanya başlatıldı. Derneğe onlarca dava açıldı.
İzmir’deki dernek, barış yemeği, barış atölyesi gibi etkinliklerin yanı sıra, Kürt’lere ve/veya azınlıklara karşı saldırılara ilişkin anti-faşist alarm kampanyası başlattı. İzmir’de “Arkadaşına Dokundurtma”, İstanbul’da ise “Arkadaşıma Dokunma” başlıklı kampanyalardı bunlar. Kampanya çerçevesinde bir telefon hattı kuruldu, bir yerde ırkçı-milliyetçi saldırı olursa herkesin birbirine haber vermesi ve hemen bir araya gelinmesi hedefleniyordu. İzmir’de Kürt’lere yönelik saldırılara dair hızlı reflekslerin gerçekleştirildiği pek çok eylem düzenlendi.
Bu baskıların, TBMM’deki muhalefet partilerine de bir etkisi oldu. İlk kez, Demokrasi Partisi(DEP) tarafından vicdani ret hakkına ilişkin yasa tasarısı sunuldu[7] Sosyal Demokrat Halkçı Parti(SHP), sivillerin askeri mahkemelerde yargılanmasının önüne geçmek için bir yasa tasarısı sundu ancak bu yasa tasarıları kabul edilmedi.[8]
1996 yılında Osman Murat Ülke, vicdani ret nedeniyle tutuklanan ilk isim oldu. Askeri cezaevinde zorla asker kıyafeti giydirilmek istendi, direndi ve açlık grevine başladı. Askeri birliğe götürülüyor, her defasında birlik içinde de tutumunu sürdürüyordu. Tam sekiz kez “emre itaatsizlik” suçuyla suçlandı. Osman Murat Ülke, 1997 yılında AİHM’de vicdani retle ilgili Türkiye’ye karşı ilk başvuruyu yaptı.
Barış İçin Kadın Girişimi ilk kez 1996 yılında kuruldu.[9] Barış İçin Kadın Girişimi, öncelikle Türkiye’de o sırada yoğun bir şekilde yaşanan ve adına savaş denebilecek ortama karşı kuruldu ve pek çok gündemi vardı. Bu gündemler arasında vicdani red, zorunlu askerlik başlığı da yer alıyordu. Kadınların vicdani reddini açıklamaları 2000’lere dayansa da anti-militarizme dair tartışmaları ve eylemlilikleri elbette ki çok daha büyük bir geçmişe dayanıyordu.
1 Aralık Dünya Barış Tutsakları ile Dayanışma Günü”nde Eskişehir’de kadınlar, Osman Murat Ülke’nin cezaevinde olduğu sırada cezaevi yakınında piknik yaparak dayanışma etkinliği düzenlediler.[10]
1990’larda militarizme dair tartışmayı yapan bir diğer hareket de LGBTİ+ hareketidir. Sevgili Yıldız Tar kaleme aldığı “Mehmet Barış’ı Seviyor” başlıklı yazısında, 1994’te yayın hayatına başlayan KAOS GL dergisinin ikinci yılında LGBTİ+’ların vicdani ret ekseninden zorunlu askerliği tartışmaya başladığının, 1997-1998 yıllarında ise dergide yazıları yer alan LGBTİ+ların açıkça vicdani redde çağrı yapmaya başladıklarının izini sürüyor.[11]
Bir diğer deyişle, anti-militarist mücadele, zorunlu askerlik, vicdani ret pek çok hareketin de gündeminde tartıştığı, karşı çıktığı bir çerçeveyi temsil ediyor.
Vicdani ret hareketi, eylemliliklerine dergilerin yanı sıra tiyatro grupları kurmak, şenlikler organize etmek gibi yöntemleri de dahil ederek ilerledi.
1996’da İzmir Savaş Karşıtları Derneği çatısı altında bir tiyatro grubu kuruldu, Miğfer ve Savaş Düşlerimi Çaldı başlıklı iki tane oyun çıkarıldı. İzmir’deki ilkokullarda sergilendi.
1996 yılında Antimilitarist İnisiyatif (AMİ) kuruldu, Uluslararası Savaş Karşıtları (WRI) gibi örgütlerle yurt dışında dayanışma ağları oluşturuldu. Almanya’da Türk ve Kürt vicdani retçiler toplu ret açıklamaları yaptı.
Uluslararası Af Örgütü, İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nin 50. yılında, beyannamenin her bir maddesi için Dünya’da bir kişiyi sembol isim olarak seçiyordu.
1998 yılında Osman Murat Ülke, İfade Özgürlüğü ile ilgili maddenin sembol kişisi olarak seçildi ve uluslararası kamuoyunda geniş yankı buldu.
15 Mayıs Uluslararası Vicdani Retçiler Günü’nde toplu ret açıklamaları yapmayı gelenekselleştiren bir yaklaşımın yanı sıra vicdani retçiler şenliklerine dair, mizah ile iktidarın altını boşaltmayı temel alan pek çok etkinlik de 90’larda başladı. 1998’de İstanbul’da 400 kişinin katıldığı, 2000 yılında ise 1.000 kişinin katılımıyla vicdani retçiler şenliği düzenlendi.
Yarın: Türkiye’de Vicdani Ret Hareketi’nin kısa direniş tarihi – 2
[1] vicdaniret.org’un web sitesinde yer alan ret açıklamalarının tarihleri esas alınmıştır ancak başka kaynaklarda Tayfun Gönül’ün açıklaması tarih olarak 1990 olarak da yer almaktadır: “Türkiye’nin İlk Vicdani Retçisini Hatırlayın”, 18 Şubat 2012, Bianet: https://bianet.org/haber/turkiye-nin-ilk-vicdani-retcisini-hatirlayin-136260 – Erişim Tarihi: 01.10.2024 [2] “PKK nasıl kuruldu, nasıl bugüne geldi?”, 12.05.2025, BBCi Hatice Kamer: https://www.bbc.com/turkce/articles/c8xgl1vqwdro [3] “Türkiye’de ve Dünya’da Vicdani Ret”, Barış Esmer, Propaganda Yayınları: https://serdargunes.files.wordpress.com/2011/11/turkiyede-ve-dunyada-vicdani-ret.pdf [4] “Çarklardaki Kum: Vicdani Red”, Yay. Haz. Özgür Heval Çınar, Coşkun Üsterci, 2008, İletişim Yayınları. [5] “İzmir Savaş Karşıtları Derneği, Bir Sözel Tarih”, Can Başkent, Mart 2014, Propaganda Yayınları:https://books.google.com.tr/books?id=XLH0AgAAQBAJ&printsec=frontcover&hl=tr&source=gbs_ge_summary_ r&cad=0#v=onepage&q&f=false [6] “Vicdani Ret: 25 Senedir Halkı Askerlikten Soğutuyorlar”, Elif İnce, 11 Aralık 2014, Bianet: https://bianet.org/bianet/vicdani-ret/160695-vicdani-ret-25-senedir-halki-askerlikten-sogutuyorlar#_ftn9 – Erişim Tarihi: 01.10.2024 [7] https://rightsagenda.org/vicdani-ret-hakki-ve-turkiye/ [8] https://rightsagenda.org/vicdani-ret-hakki-ve-turkiye/ [9] https://feminisite.net/index.php/2007/01/baris-icin-kadin-girisimine-kisa-bir-bakis/ [10] https://rightsagenda.org/vicdani-ret-hakki-ve-turkiye/ [11] https://demos.org.tr/lgbti-hareketinde-barisin-patikalari-2-mehmet-barisi-seviyor/
**
Türkiye’de Vicdani Ret Hareketi’nin kısa direniş tarihi – 2
Bugüne dek, anti-militarist bir mücadele alanı olarak vicdani ret mücadelesini bizlere taşıyan, bize bu tarihi taşıyan, direnen herkese çok teşekkür ederiz, iyi ki varsınız.
2000’li yılların başlarında Türkiye’de pek çok değişim yaşandı. 1999 yılında PKK lideri Abdulllah Öcalan’ın yakalanışı, PKK’nin 1999 yılından 2004 yılına dek tek taraflı ateşkes ilanı, 2002 yılında AK Parti’nin tek başına iktidara gelmesi, AB Uyum Yasaları bunların başında gelenleri ifade ediyor.
Dünya’da ise 2001 yılında gerçekleşen, 11 Eylül saldırıları olarak bilinen saldırılar, pek çok devletin toplumsal yaşamın güvenlik temelli yeniden inşasına da yol açabilecek, terörle mücadeleye dair yasal düzenlemeler yapmasına neden oldu.[1]
Türkiye’de de bu durum, hem güvenlik sektörünün son 25 yıldaki büyümesi hem de güvenlik harcamalarının artışı ve toplumun militarizasyonunu sağlayan yasal düzenlemelerin artışıyla birlikte tartışılabilir.
2000’lerin başları, vicdani ret hareketinin içindeki öznelerin çeşitlenmesi ve hareketin görünürlüğünün uluslararası kamuoyunda daha fazla arttığı dönemi ifade ediyor.
2000 yılında Savaş Karşıtları web sitesi açılmıştır. Web sitesi, Türkiye’de ve Dünya’da vicdani ret bağlamındaki gelişmeleri, kaynakları bir araya getiren bir dökümantasyon ve referans merkezi işlevindeydi ve uzun yıllar varlığını sürdürdü.
2001 yılında “Türkiye’de Anti-militarizm ve Feminizm: Pratik ve İdeoloji” başlıklı 3 gün süren uluslarararası bir seminer düzenlenirken, 2004 yılında da ilk kez kadınlar vicdani ret açıklamaları yapmaya başladı.[2]
Mehmet Tarhan, 2001 yılında savaş karşıtı bir çerçeveyle, kendisine eşcinsel olduğu için “hak” olarak sunulan çürük raporunu da sistemin kendi çürüklüğü olarak adlandırdığını ifade ederek vicdani reddini açıkladı.[3] Mehmet Tarhan, eşcinsel kimliği ile vicdani reddini açıklayan ilk kişidir.
İlkleri ifade etmek, magazinsel bir yaklaşımı da içerebiliyor ancak öte yandan mücadele alanındaki çoğalan özneleri, hareketleri göstermesi açısından bir kıymeti de bulunuyor.
Çok fazla yaygınlaşmasa da askeri kışlalarda da ret açıklamalarına dair emsaller görülmeye başlandı. Mehmet Bal, 2002 yılında askere giderek vicdani reddini açıklayan ilk kişiydi.
2007 yılında islami gerekçelerle vicdani reddini açıklayan ilk kişi de Enver Aydemir oldu.
İlkleri ifade ederken, 2002 yılında AK Parti genel seçimlerde seçilerek, koalisyon hükümetinden iktidarı aldı ve tek başına iktidar oldu.
Aynı yıl, Avrupa Birliği’ne Türkiye’nin tam üyeliği ile ilgili gelişmelere dayalı olarak ismi “AB Uyum Yasaları” olarak anılan pek çok yasa çıkarılmaya başlandı ve yasa değişiklikleri gerçekleştirildi.[4] Bu kapsamda, 2004 yılında Devlet Güvenlik Mahkemeleri’nin[5] kaldırılması, idam cezasının kaldırılması, yeni dernekler kanunu’nun oluşturulması ve bunların yanında da pek çok değişikliğin yaşandığı bir süreç meydana geldi.
Vicdani ret hareketinin gündelik yaşamda da daha görünür olduğu ve mizah yoluyla iktidarın altını boşalttığı, kahramanlık mitlerini karşı bir siyasetle yeniden üretmeye çalıştığı Militurizm Festivalleri de 2000’lerin başında 2004-2006 yıllarında 3 yıl boyunca düzenlendi.[6]
Militurizm Festivallerinin programları ve eylemlilikleri her yıl değişen ve dönemin siyasetine değen bir çerçevede gerçekleşiyordu. Bu programlardan birini detaylıca paylaşmak gerekirse:
Gezide İzmir’in militarist sembolleri, “rehber”lerimiz tarafından”tarihi ve mimari açıdan” ayrıntılı olarak katılımcılara tanıtılacak.
Sponsorlarımız:
* Genelkurnaz Başkanlığı
* Milli İftira at Teşkilatı
* Milli Savurma Bakanlığı
* Jandarma İftira ve Terane Merkezi
* Ehemmiyet Genel Müdürlüğü – İzmir Ehemmiyet Müdürlüğü
Bu festivali neden düzenliyoruz?
Militarizm hayatımızın her anını sarıyor. Yaşamımıza etki eden tüm örgütlenmelere bir göz atın: Okul, aile, ordu, ticari işletmeler, siyasi partiler, hatta kendini sistem karşıtı olarak tanımlayan politik gruplar…
Hemen hepsi hiyerarşik, militarizmden beslenen ve militarizmi besleyen kurumlar. Emir almak ve vermek gündelik yaşamımızın bir parçası. Her gün militarist bir abidenin önünden geçiyoruz.
Hayatımızı bu abidelerin dikilmesine sebep olan ideoloji yönlendiriyor.
Bütün dünya sürekli silahlanıyor ve zorbalık bir çözüm yöntemi olarak kafalara kazınıyor. Neyle karşı karşıya olduğumuzu teşhir etmek ve militarist sembollerin, ritüellerin “karizmasını çizmek” bizce mümkün.
Militurizm programı kapsamında, asker uğurlamalarının geleneksel bir şekilde yapıldığı İzmir garında buluşuldu ve vicdani retçiler “en büyük retçi bizim retçi” şiarıyla havaya atıldı.
Gardan NATO’ya doğru yürüyüş yapan vicdani retçiler, NATO’nun kapatılmasını talep eden basın açıklamasını okuduktan sonra “Kışlanın tarla yapılmasını istiyorduk ancak Burçak bulamadık. Bol miktarda nohut vardı, nohut ekilen yerde de uzun süre başka bir şey olmuyor, nohut ekeceğiz” diyerek NATO’nun önüne nohut ektiler.
NATO’dan, Hasan Tahsin Anıtı’nın önüne yürüyen kitle, anıtın önünde üzerinde dünya haritası bulunan bir pankartın üzerindeki sınırları söktü.
Bir TSK kuruluşu olan OYAK’a ait TUKAŞ’ın önünde ise, üstünde “annemizin salçası” yazılı kavanozdaki salçayı ekmeğe sürüp insanlara dağıttı ve TUKAŞ’ın satış bölümüne içinde silah olan bir kavanoz teslim edildi.
Deniz Komutanlığı’nın önüne yürüyen vicdani retçiler, eski deniz komutanının yolsuzluktan dolayı yargılanması nedeniyle, üstünde bu yolsuzlukların bir kısmının dökümünün yer aldığı naylon fatura, donanmanın önüne bıraktı.
Vicdani retçiler, Mehmet Tarhan’ın özgürlüğü için çokça döviz ve pankart yazdı ve toplu vicdani ret açıklamalarının ardından program sona erdi.
11 ülkede, 16 kentte eylem yapacak olan 19 barış eylemcisi grup, Tarhan’la dayanışmak için Türkiye konsolosluklarının veya Türkiye’yi temsil eden kurumların önünde toplandı.[7]
Militurizm Festivali’nin sonuncusunun gerçekleştirildiği 2006 yılında aynı zamanda Osman Murat Ülke’nin AİHM’e yaptığı başvuru sonuçlandı. AİHM, Osman Murat Ülke’nin yaşadığı süreci sivil ölüm olarak nitelendirdi ve Türkiye’nin toplumsal hafızasında yer alan sivil ölüm ifadesi de bu şekilde doğdu.
İstanbul’da 3 gün süren “Antimilitarist Buluşma” gerçekleştirildi. Program kapsamında sergi, konser, atölye ve paneller yapıldı.[8] Bu buluşmalar, farklı siyasetlerin de bir araya gelmesine neden oldu.
2000’lerde vicdani ret meselesi, Türkiye’deki sivil toplum örgütlerinin yanı sıra siyasi partilerin de gündeminde fazlasıyla yer buldu. Siyasi partilerden, sivil toplum örgütlenmelerine, meslek odalarına dek birbirinden farklı imzacı örgütlenmeler tarafından 2006 yılında Vicdani Ret Platformu kuruldu.[9]
Vicdani Ret Platformu, 2007 yılında Türkiye’de onuncusu kutlanan 15 Mayıs Dünya Vicdani Ret Günü nedeniyle Taksim Gezi Parkı’ndan, Harbiye Orduevi’ne yürüdü.[10]
Halkı Askerlikten Soğutma maddesinin yürürlükten kaldırılması talebiyle sanatçılar, akademisyenler, hak savunucuları, yazarlar, sivil toplum örgütlerinden oluşan gruptan, 1.000’e yakın imza toplandı.[11]
2000’lerin sonuna gelirken 2009 yılında PKK’nin ateşkes kararı verdiği ve AKP hükümetinin adını “açılım süreci” dediği bir dönem yaşandı.[12]
Bu dönemde Barış İçin Kadın Girişimi[13] ve Barış İçin Vicdani Retçiler Platformu kuruldu.
Barış İçin Vicdani Retçiler Platformu, bugüne dek savaş karşıtı, anti-militarist bir çerçeveyi benimseyen hareketlerden farklı olarak, hareket olarak kendini barışın öznesi ilan etti ve vicdani ret hareketi içinde yeni tartışmaların da meydana gelmesine neden oldu.
2010’lar ve sonrası…
2010 yılının başı, anti-militarist mücadelenin içinde olan ancak farklı inisiyatiflerle dahil olan örgütlenmelerde dahil oldu. Bunlardan bir tanesi Kürt Vicdani Ret İnisiyati’ydi. Kürt Vicdani Ret İnisiyatifi çatısı altında 257 kişi vicdani reddini açıkladı.[14]
2010 yılının başında aynı zamanda ilk kez İlyada Erkuş, Deniz Benol ve Furkan Çelik isimlerinde üç çocuk, vicdani reddini açıkladılar ve çocuklar da bu toplumsal mücadelenin içinde olacağını ilan ettiler.
Anlamı büyük bir ödül olan Uluslararası Hrant Dink Ödülü de, bu yıl vicdani ret hareketine verildi.
2011 yılına gelindiğinde bedelli askerlik uygulaması 2000’lerde ilk kez yeniden bu yıl uygulanmaya başlandı. 2014 ve 2018 yıllarında da uygulandı ve 2019’da yasal düzenleme yapılarak kalıcı hale getirildi.
AİHM, düşünce, vicdan ve inanç hürriyetini düzenleyen 9.maddenin ihlal edildiğine ilk kez Yunus Erçep’in başvurusu üzerine karar verdi ve vicdani ret hakkını bu çerçeveye sokarak Türkiye’yi ilk kez mahkum etti.
2011 yılında UCUBELER(Antimilitarist Feministler) ve Barış İçin Kadın Girişimi tarafından en az feminist bir çerçeveye sahip en az 10 atölye düzenlendi.[15] Feminist hareket, anti-militarist hareketin içinde bir özne olarak varlığını sürdürmeye devam etti. Bu yıl içinde Türkiye’de 134 vicdani retçiden, 37’sini kadınlar oluşturuyordu ve “Devlet bize dava açsın istiyoruz” diyerek vicdani ret bir suç olarak tanımlanıyorsa, bu suça ortak olduklarını ifade ediyorlardı.[16]
2012 yılına gelindiğinde ise Vicdani Ret Derneği kuruldu. Dernek, şüpheli asker ölümlerini ve vicdani retçilerin yaşadıkları hak ihlallerini takip etti ve raporladı. Aynı zamanda vicdani retçilere hukuki destek verdi ve danışmanlık yaptı.
Barış İçin Vicdani Ret Platformu tarafından Mimar Sinan Üniversitesi’nde Vicdani Ret Forumu düzenlendi.[17] Bu forumda, müslüman, liseli, anarşist gibi birbirinden farklı kimliklerdeki vicdani retçiler bir araya geldi.
2011 yılındaki Roboski Katliamı’nın ardından 2012 yılında ise Roboski katliamında yaşamını kaybeden Celal Encü’nün ağabeyi İsa Encü vicdani reddini açıkladı.
Bunun hemen ardından Diyarbakır’da KeSKeSoR ve Dut Ağacı Kolektifi tarafından iki günlük “Militarizm, Vicdani Ret Hareketi ve Barış” başlıklı bir konferans düzenlendi.[18] Bu konferans Diyarbakır’da barış ve vicdani ret meselesini geniş kapsamlı bir şekilde ele alan ilk konferanstı ve konferanstan sonra 3 kişi vicdani reddini açıkladı.
2013 yılında Roboski Katliamının anmasından iki hafta önce barış aktivisti Yannis Vasilis’in yaptığı ”34 cana karşın 34 vicdani retçi arıyoruz” çağrısının ardından Amed Vicdani Ret İnisiyatifi kuruldu.
Yannis Vasilis’in yaptığı çağrı karşılık buldu ve 45 kişi vicdani reddini açıkladı. Bu 45 kişinin 8’i Amed Vicdani Ret İnisiyatifi üyelerinden oluşuyordu. Aynı zamanda bu buluşmada Roboski Vicdani Ret İnisiyatifi de kurulmuş oldu. Roboski’de vicdani ret atölyesi düzenlenmeye başlandı.
Öte yandan 2013-2015 yıllarını kapsayan, adı “çözüm süreci” olarak adlandırılan bir süreç daha yaşandı. Ancak hükümetin bu süreci sonlandırmasıyla sonuçlandı.[19]
Vicdani Retçiler, eylemliliklerine, buluşmalarına devam ettiler. 2014 yılında Akdeniz Vicdani Ret Buluşması, Filistin, İsrail, Mısır, Kıbrıs, Yunanistan, Almanya ve İngiltere’den katılımcılarla Kıbrıs’ta gerçekleştirildi.[20]
2015 yılında Vicdani Ret Derneği tarafından İstanbul’da Uluslararası Vicdani Ret Sempozyumu düzenlendi.[21]
İstanbul TÜYAP’ta düzenlenen, açılışı Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından yapılan IDEF 2015 Savunma Sanayii Fuarı, Vicdani Ret Derneği ve anti-militaristler tarafından protesto edildi.
Pişmanım reddediyorum şiarıyla ilk pişmanlığa dayalı vicdani ret açıklaması yapıldı.[22]
Türkiye İnsan Hakları Vakfı’nın verilerine göre 2015-2020 yılları arasında Diyarbakır, Mardin, Batman, Şırnak, Siirt, Hakkari, Bitlis, Muş, Bingöl, Elazığ, Dersim illerinde olmak üzere toplam 11 il ve en az 51 ilçede, en az 381 kez süresiz ve/veya gün boyu sokağa çıkma yasağı ilan edildi.[23] Yüzlerce insan silahlı çatışmalarda hayatını kaybetti.
Silahlı çatışmaların yaşandığı sırada pek çok savaş karşıtı hareket kuruldu ve örgütlü bir şekilde eylem düzenledi. Vicdani retçilerin de örgütlü olmasa da çeşitli şekillerde birbirinden farklı örgütlenmeler içinde bu eylemliliklerin içinde olduğunu ifade etmek mümkün ancak bu sürece dair ayrı bir çalışmaya ihtiyaç olduğu da açık.
2016’dan sonra ise vicdani ret hareketinin eylemlilikleri azalarak da olsa sürmeye devam etti. Başta Vicdani Ret Derneği, Vicdani Ret İzleme Platformu ve İnanç Özgürlüğü Girişimi’nin çabalarıyla Türkiye’de vicdani retçilerin yaşadığı hak ihlallerine ilişkin Avrupa Konseyi ile birçok kez görüşüldü ve Avrupa Konseyi Türkiye’ye birçok kez vicdani ret ile ilgili düzenleme yapma çağrısında bulundu.
Öte yandan 2016’daki darbe girişiminin ardından ilan edilen Olağanüstü Hal ile birlikte hükümetin daha güvenliğe dayalı politikalar benimsediği, güvenlik ve askeri harcamaların genel bütçedeki oranlarının rekor seviyelere geldiği dönemleri yaşamaktayız.
2020’lerle birlikte ise üç yeni örgütlenme daha ortaya çıktı. Vicdani Ret İzleme Platformu, Barış İçin Toplumsal Araştırmalar Derneği ve Amed Savaş Karşıtları İnisiyatifi vicdani reddi odağına alan örgütlenmeler olarak çalışmalarına devam ediyorlar.
Vicdani retçilere açılan davalar ve baskılar ise görünür olmasa da varlığını sürdürüyor.
Bugüne dek, anti-militarist bir mücadele alanı olarak vicdani ret mücadelesini bizlere taşıyan, bize bu tarihi taşıyan, direnen herkese çok teşekkür ederiz, iyi ki varsınız.
[1] “Devlet ve Borçla Yönetmek”, Hasan Kılıç, sf.107-108, 2024, Ayrıntı Yayınları. [2] https://catlakzemin.com/15-mayis-2004-turkiyede-kadin-vicdani-retciler/ [3] https://vicdaniret.org/mehmet-tarhan/ [4] https://www.ab.gov.tr/files/pub/abuyp.pdf [5] https://t24.com.tr/yazarlar/asli-atasoy/dgm-siz-20-yil,43829 [6] Militurizm Festivalleri’nin ilk ikisinin, Kara Haber ekibi tarafından çekilmiş olan videoları bulunmaktadır: https://bak.ma/grid/-date/militurizmMiliturizm Festivalleri’nin ayrıca programları da Bianet arşivlerinde yer almaktadır. [7] https://bianet.org/haber/dunya-tarhanla-dayanismak-icin-sokakta-71127 [8] https://bianet.org/haber/antimilitarist-bulusma-istanbulda-basliyor-67793 [9] https://bianet.org/haber/vicdani-ret-platformu-kuruldu-86926 [10] https://bianet.org/haber/vicdani-retciler-baris-icin-bulustu-96319 [11] https://bianet.org/haber/turkiye-vicdani-reddi-suc-olmaktan-cikarsin-107092 [12] https://bianet.org/haber/2009-2013-cozum-surecinde-uc-donemec-144870 [13] https://aramizda.org.tr/mayis-2009-baris-icin-kadin-girisimi-kuruldu/#:~:text=Bar%C4%B1%C5%9F%20%C4% B0%C3%A7in%20Kad%C4%B1n%20Giri%C5%9Fimi%20(B%C4%B0KG,al%C4%B1nmas%C4%B1%20%C3%BCzeri ne%20May%C4%B1s%20ay%C4%B1nda%20kuruldu. [14] https://bianet.org/haber/muazzam-bir-gelisme-129978 [15] https://antimilitaristfeministatolye.blogspot.com/ [16] https://kaosgl.org/haber/quotdevlet-bize-dava-acsin-istiyoruzquot [17] https://bianet.org/haber/vicdani-ret-forumu-nda-savas-militarizm-ve-profesyonel-ordu-130015 [18] https://www.stgm.org.tr/sites/default/files/migrationfiles/manset-files/005534/000002457-18-19-mayis-vr-ko nferansi-programi.pdf [19] https://www.bbc.com/turkce/articles/c2ln40n2ynxo [20] https://bianet.org/yazi/kibris-ta-vicdani-ret-bulusmasi-153309 [21] https://inancozgurlugugirisimi.org/uluslararasi-vicdani-ret-sempozyumu-ve-toplu-vicdani-ret-aciklamalari/ [22] https://vicdaniret.org/askerligimi-yaptim-ama-pismanim-diyerek-vicdani-reddini-acikladi/ [23] https://tihv.org.tr/sokaga-cikma-yasaklari/16-agustos-2015-1-ocak-2020-bilgi-notu/
ALPER YALÇIN
2012 yılından bu yana başta çocuk hakları olmak üzere Hayvan Hakları ve Vicdani Ret hakkı üzerine verilen mücadelelere katkı sunmaya çalışıyor. 2019’da vicdani reddini açıkladı….
ATALAY GÖÇER
2011 yılında Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi İç Mimarlık yüksek lisans programını bırakarak Diyarbakır’a yerleşti ve o zamandan 2021 yılının sonuna kadar Diyarbakır Siyasal ve…
Kaynak: Bianet