VR-DER: Silahlar susturulmalıdır

“Analar ağlamasın” dediğiniz günleri ne çabuk unuttunuz? Çağrımız sadece müzakerenin bir muhatabına değildir. Müzakerelerin tüm tarafları verdikleri sözleri açıkça yerine getirmelidir. Silahlar susturulmalıdır. Ve her şeyden önce içine sürüklendiğimiz silahlı çatışma haline bir an önce son verilmelidir.

“Kürt Açılımı, Milli Birlik ve Kardeşlik Projesi, Demokratik Açılım, Barış Süreci, Çözüm Süreci… Liste böyle uzayıp gidiyor. Verilen binlerce candan sonra “analar ağlamasın” diye vurgulanarak çok önceden yapılması gerektiği gibi başlatılan görüşmelere bir ad verilmekte zorlanılırken iş yaşanılan acıların tekrar tekrar yaşatılmasına gelince çözümsüzlüğün adı hemen belli oluyor: Savaş!

Arap ayaklanmalarının şiddetle bastırılması, şiddetle bastırılamayan ayaklananların daha sonra darbelerle susturulması yoluna gidildiği, vekalet savaşlarının yürütüldüğü Ortadoğu’da umut verici ender olaylardan biri olarak PKK’nin dağdan inişinin sağlanması ve “düz ovada siyaset yapılması” amacıyla müzakereler başlatılmıştı.

Ancak gelinen son durum “Dolmabahçe Mutabakatı”nın ülkenin cumhurbaşkanı tarafından defalarca onaylanmadığının tekrarlanması sonrasında ülkenin başbakanı Ahmet Davutoğlu’nun yüzde 10’luk seçim barajını partilerine yapılan tüm saldırılardan sonra aşıp meclise giren HDP’ye anlamsız ve bir o kadar hamaset taşıyan “silah mı demokrasi mi?” sorusu oldu.

Üstelik bu noktaya istifasını sunmuş bir hükümetin kararlarıyla gelindi.

Roboski Katliamı ve Medeni Yıldırım’ın kalekol yapımına karşı çıkması sonucu devletin kolluk kuvvetleri tarafından öldürülmesi gibi can acıtıcı üzüntülerin kamuoyunu tatmin edici hukuki süreçlere konu olmamasına rağmen ateşkesi bozduğuna hükmedilmemiş ve bu süreç devam etmiştir. Görüşmelerin içeriğini gözlemleyen bağımsız ve tarafsız bir kurulun olmaması ise bu sürece gölge düşürmüştür.

Suriye’ye gidecek cihatçıların Türkiye’yi transit ülke haline getirdiği ve bu duruma izin de verildiği artık bilinen bir gerçek. Komşu ülkenin rejiminin devrilmesi yolunda “ılımlı” insanların eğitimlerinin Türkiye’de eğit-donat kapsamında vekalet savaşına taraf devletlerle el ele yürütüldüğü, özellikle bu kapsamda birkaç Ortadoğu devletiyle Suriye’de savaşan örgütlere yardım yapıldığı inkar edilmiyor. Son yıllarda dış politikada yürütülen bu utanç tablosunun en acı sonuçlarından biri de kardeşlerimizi yitirdiğimiz Suruç Katliamı oldu. Reyhanlı Katliamı hakkında gerçeklerin gizlendiği, ortaya çıkartılan gerçeklerin de Utku Kalı gibi kişilere yükletildiği düşünüldüğünde Suruç Katliamı hakkında gerçeklerin açığa çıkacağından kimsenin umudu olmamakta ve Suruç Katliamı’nın son olmaktan öte bir devam olduğundan korkulmaktadır.

Şimdi ise savaş uçakları ardı ardına havalanıp saldırılarına kaldığı yerden devam etmektedir. Hükümete buradan çağrı yapıyoruz ki bu süreç ve “Kürt Sorunu” artık yeni hayal kırıklarını kaldıramayacak noktaya gelmiştir. Ateşkesin tekrar sağlanması her şeyden önce konuşarak çözüme ulaşmanın yolunu açacaktır. “Analar ağlamasın” dediğiniz günleri ne çabuk unuttunuz? Çağrımız sadece müzakerenin bir muhatabına değildir. Müzakerelerin tüm tarafları verdikleri sözleri açıkça yerine getirmelidir. Silahlar susturulmalıdır. Ve her şeyden önce içine sürüklendiğimiz silahlı çatışma haline bir an önce son verilmelidir.

Çözüm süreciyle birlikte vicdani ret hakkının daha güçlü seslendirilmesini umduğumuz günlerin çok da uzağımızda olmadığını düşünüyoruz. Yeter ki militarizm ve milliyetçilik bu sürecin önüne geçmesin. Yeter ki anneler-babalar oğullarının ölüm haberini 2-3 yıl aradan sonra her gün almaya devam etmesin.

Çağrımız kamuoyunadır. Barış’ın ısrarla vurgulanması gerekmektedir. Ülkenin en büyük sorunlarından birisinin çözümü silah değil konuşmaktır. Silah sesleri barış isteğimizi bastıramayacaktır.

Vicdani Ret Derneği

PAYLAŞ.
VicdaniRet.org