AYM, er İmam Bildik’in ölümüyle ilgili “etkili soruşturma yükümlülüğü ihlal edilmiştir” dedi

Uşak’ta zorunlu askerliğini yapan İ.B.’nin devriye görevini yaparken kendini araçtan attığı iddia edilmiş, İ.B. daha sonra kaldırıldığı hastanede yaşamını yitirmişti. Askeri Savcılık ise olayla ilgili kovuşturmaya yer olmadığına karar vermişti.

AYM’den asker ölümüne ihlal kararı

AYM, intihar ettiği öne sürülen askerle ilgili kararını verdi. Mahkeme, erişim hakkının ihlal edildiğini belirtti.

DUVAR – Anayasa Mahkemesi, intihar ettiği öne sürülen askerle ilgili kararında etkili soruşturma yükümlülüğünün ve mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğine ilişkin karar verdi. AYM kararı bugünkü Resmi Gazete’de yayımlandı.

Anayasa Mahkemesi Birinci Bölümü, Fatma Bildik ve Hasan Bildik (B.No: 2014/14995) başvurusunda Anayasa’nın 17. maddesinde güvence altına alınan yaşam hakkı ile Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkının ihlal edildiğine karar verdi.

2014 yılında yapılan başvuruya göre, 15.10.2012 yılında Uşak’ta zorunlu askerliğini yapan İ.B.’nin devriye görevini yaparken kendini araçtan attığı iddia edilmiş, İ.B. daha sonra kaldırıldığı hastanede yaşamını yitirmişti. İ.B’nin olay gerçekleştikten sonra hastaneden önce karakola götürüldüğü ve burada bir süre bekletildiği ortaya çıkmıştı.

Adli Tıp Kurumunca düzenlenen raporda, olaydan sonra karakolda geçirilen sürenin kişinin ölümüne bir etkisi olmadığı iddia edilmişti. Askeri Savcılık ise olayla ilgili kovuşturmaya yer olmadığına karar vermişti. Başvurucuların itirazı da reddedilmişti.

İ.B’nin yakınları olan başvurucular, Milli Savunma Bakanlığına maddi ve manevi zararlarının tazmini istemiyle başvurmuş, talebin reddi üzerine tam yargı davası açmış, İdare Mahkemesi görevsizlik kararı vererek dosyayı Askerî Yüksek İdare Mahkemesine (AYİM) göndermişti. AYİM, süre aşımından davanın reddine hükmetmiş, karar düzeltme istemini de reddetmişti.

Bunu üzerine başvurucular, etkili bir soruşturma yapılmaksızın kovuşturmaya yer olmadığı kararı verildiğini belirterek yaşam hakkı kapsamındaki etkili soruşturma yükümlülüğünün ihlal edildiğini ileri sürerek Anayasa Mahkemesi’ne başvurdu. Anayasa Mahkemesi kararında, Anayasa’nın 17. maddesinde güvence altına alınan yaşam hakkı kapsamında devletin negatif ve pozitif yükümlülükleri bulunduğunu hatırlattı. “Devletin negatif bir yükümlülük olarak yetki alanında bulunan hiçbir bireyin yaşamına kasıtlı ve hukuka aykırı olarak son vermeme, pozitif bir yükümlülük olarak yine yetki alanında bulunan tüm bireylerin yaşam hakkını gerek kamusal makamların gerek diğer bireylerin gerekse kişinin kendisinin eylemlerinden kaynaklanabilecek risklere karşı koruma yükümlülüğü vardır” denilen kararda, olayda, soruşturma işlemlerine geç başlandığı, olayın meydana geldiği aracın ve olay yerinin koruma altına alınmadığı, delillerin korunması için gerekli talimatların verilmediği ve gerekli önlemlerin alınmadığının tespit edildiği belirtildi.

Söz konusu aracın gerekli inceleme yapılmadan önce yıkanmasının önüne geçilemediğine dikkat çekilen kararda “varsa araçta bulunan maddi delillerin toplanması imkânsız hâle gelmiştir” dendi.

‘DELİLLER TOPLANMADI’

Olay günü askerin üzerinde olan eşyaları hastaneden kimin teslim aldığı ve eşyaların neden karakol bahçesinde bulunduğu hususunun da soruşturma kapsamında açıklığa kavuşturulmadığına vurgu yapılan kararda, “Soruşturma makamlarının olaydan haberdar olur olmaz resen harekete geçmediği, ölüm olayını aydınlatabilecek, sorumluların tespitine yarayabilecek bütün delillerin toplanmadığı sonucuna ulaşılmıştır” dendi.

AYM, bu gerekçelerle, Anayasa’nın 17. maddesinde güvence altına alınan yaşam hakkı kapsamındaki etkili soruşturma yükümlülüğünün ihlal edildiğine karar verdi.

Mahkemeye Erişim Hakkının İhlal Edildiği İddiası Yönünden de başvuruyu değerlendiren AYM kararında, olayda bir kısım askerî personelin ihmali bulunduğunun, soruşturma aşamasında alınan bilirkişi raporuyla anlaşıldığı hatırlatıldı. “Uğranıldığı ileri sürülen zararın vefat tarihi itibarıyla öğrenildiği değerlendirilerek bu tarihin dava açma süresinin başlangıcı olarak kabul edilmesi, mahkemeye erişim hakkına yönelik katı bir yorumdur. Bu yorumun başvurucuların mahkemeye erişim hakkını kullanmasını aşırı derecede güçleştirdiği açıktır” denilen kararda, Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğine hükmedildi. (HABER MERKEZİ)

Kaynak: Gazete Duvar

PAYLAŞ.
VicdaniRet.org