KASIM AYINDA VİCDANİ RET:
1) İZMİR VİCDANİ RET ATÖLYESİ
Vicdani Ret Derneği’nin 1 Temmuz tarihinde başlayan “Vicdani Ret Kampanyası” programı çerçevesinde Diyarbakır, Mersin, Ankara ve İstanbul’da yapılacak vicdani ret atölyelerinin ilki İzmir’de gerçekleştirildi.
14 Kasım tarihinde İzmir’de Vicdani Ret Derneği öncülüğünde, vicdani retçiler Merve Arkun, Gökhan Soysal ve Halil Savda’nın katılımı ile Vicdani Ret Atölyesi gerçekleştirildi. Atölye, İzmir’de LGBTİ alanında çalışmalar yapan Siyah Pembe Üçgen Derneği’nde gerçekleştirildi.
Atölye’ye farklı grup ve yapılardan bireyler katıldılar. Atölyede yazılı bir sunum yapan Gökhan Soysal’ın sunumu aşağıdadır.
2) TOPLUMSAL BARIŞ VE VİCDANİ RET (HOPA)
18 Kasım tarihinde ise Artvin Çoruh Üniversitesi Hopa İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi’nde, Siyaset Bilimi Topluluğu’nun daveti üzerine vicdani retçi Ercan Jan Aktaş bir konferans verdi. Sosyalist ve Ülkücü öğrencilerin yoğun bir katılım gösterdikleri konferans için Ercan Jan Aktaş’ın yaptığı değerlendirme buradadır.
3) YAŞAYAN KÜTÜPHANE: SABANCI ÜNİVERSİTESİ (İSTANBUL)
Human Library at Sabanci University grubunun çalışmaları sonucu bu yıl bir kez de Sabancı Üniversitesi’nde “Yaşayan Kütüphane” etkinliği gerçekleştirildi. Yoğun katılımın olduğu etkinliğe “Vicdani Ret Kitabı” olarak Ercan Jan Aktaş katıldı.
(25 Kasım’da ise Bilgi Üniversitesi’nde gerçekleştirilecek olan “Yaşayan Kütüphane” etkinliğinde Ercan Jan Aktaş “Vicdani Ret Kitabı” olarak katılacaktır.
**
İzmir’de gerçekleştirilen Vicdani Ret Atölyesi’nde Gökhan Soysal’ın yaptığı sunum:
Öncelikle vurgulanması gereken ve hiçbir zaman akıldan çıkarılmaması gereken en önemli durum: Vicdani ret haktır! Vicdani ret, yanlış bilinenin aksine Türkiye’deki mahkemelerin dahi vurguladığı gibi bir insan hakkıdır. Ve Türk Ceza Kanunu’na göre hakkını kullanan kişiye ceza verilmez. Peki biz neden vicdani retçiler olarak bir şey söylediğimiz, yaptığımız veya yapmadığımız anda ceza alacağımızı düşünüyoruz?
Çünkü Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin resmi politikası, üstelik anayasasına aykırı olmasına rağmen böyle. Sadece anayasasına da değil uluslararası yükümlülük altına girdiği Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne de aykırı bir durum söz konusu. Ve Türkiye Cumhuriyeti’nin bu pozisyonu almasında en önemli etken de vicdani retçilerin özellikle politik tutumları. Vicdani retçilerin politik tutumlarını sağlamlaştıran en önemli etken de -devlet yetkililerinin, devletin temelini oluşturduğunu düşündükleri ve bence de bunu düşünmekte haklı oldukları- militarizme karşı olmaları. Yükümlülük altında olmamalarına rağmen kadınların da vicdani retlerini açıklamaları. Ancak burada vicdani reddin politik yönünü konuşmaktan çok hukuki durumunu değerlendirmemiz gerekecek.
Hukuki durum
Hukuksal süreci anlatmaya başlarken şunu da aklımızda tutmamız gerekir: Şu anda hapishanede tutuklu veya hükümlü olarak hiçbir vicdani retçi yoktur.
En baştan başlamakta fayda var. Vicdani reddinizi açıklarsanız devletin yargı mekanizmalarıyla karşı karşıya gelir misiniz? En başta da vurguladığım gibi vicdani reddinizi açıklarsanız başınıza bir şey gelmez. Çünkü vicdani reddi yasaklayan kanunlarla öngörülmüş bir ceza yok. Vicdani retçilerin vicdani retlerinden dolayı yargılandıkları veya yargılanabilecekleri başka suçlar var.
Aklınıza ilk gelen soru: Peki “halkı askerlikten soğutma” suçu ne olacak? TCK’nin 318. maddesinde öngörülmüş olan suçun içeriği sadeleştirilip kısaltıldıktan sonra Türkiye’deki yargı mekanizmaları bu kanun maddesi yok gibi davranmaya başladı. Şu anki durum eskisiyle kıyas kabul edemeyecek kadar rahat bir durum. Son zamanlarda zorla imzalattıkları veya imzalatamadıkları tutanakları sosyal medyada paylaşan İnan Mayıs Aru ve “Askere Gitmeyin” internet sitesinden dolayı yargılanan Mehmet Ali Başaran dışında bizim bilgimiz dahilinde bu suçla karşılaşan pek bir kimse yok. Ancak bu madde tehlikeli bir madde olup devletin elinin altında bulundurduğu, istediği zaman harekete geçirerek insanların hayatlarını dar etmeye çalışacağı bir mekanizma gibi duruyor. Ancak bu maddenin ifade özgürlüğüne aykırı olduğu da su götürmez bir gerçek. Eğer karşısında iyi direnç gösterilirse bu maddeyle kimsenin üzerine gidemezler. Aksi halde yasal olan derneğimiz, bir anda zaten suç örgütüne dönüşmüş olacaktır.
Belirtmek gerekir ki vicdani ret açıklamasına hakaret suçunu oluşturabilecek ifadeler yer alırsa bundan sorumluluğunuz devam edecektir, ancak burada vicdani retçilere uygulanan bir ayrımcılık olmadığı açıktır.
“Firar” hali
Vicdani reddinizi askeri birliğe katıldıktan sonra açıklarsanız ne olur? Firar suçundan yargılanırsınız. Emre itaatsizlik de uygulanma ihtimali olan bir suç olsa da artık kimseye zorla askerlik yaptırılmaya çalışılmadığı için bu suçun oluşma riski de çok ama çok azaldı. Vicdani retçilerin yargılanmaları daha çok firar suçundan dolayı devam etmektedir. Peki firar suçundan yargılandınız ve mahkeme hukuka aykırı olarak hakkınızda cezaya hükmetti. Şimdi ne olacak? Temyiz, anayasaya bireysel başvuru ve AİHM’e giden süreç açılmış olur. Ama aklınızdan şu geçti: Temyiz etmeyip cezamı çekeyim ve askerlik belasından kurtulayım, tutumum kabul olur mu? Olmaz. Çünkü firar suçundan yargılanıp ceza alsanız da uluslararası sözleşmelere ve anayasaya aykırı olarak askeri birliğe tekrar katılmadığınız durumda firar suçundan tekrar ve tekrar yargılanma riskiniz devam etmektedir. AİHM, kararlarında bu durumu “sivil ölüm” olarak tarif etmektedir. Firar suçunda önemli olan nokta, kişinin direncidir. Firar suçundan yargılanırken artık ilgili kişiler uygulamada askeri birliğine tekrar götürülmemektedir. İfade verip vermemenize göre hakkınızda yakalama kararı dahi çıkarılmamasına şaşırmamak gerekecektir. Şu an firari olmasına rağmen “güvercin tedirginliği” içerisinde de olsa hayatını devam ettiren, bu süreçte evlenen arkadaşlarımız bulunmaktadır.
GBT Yakalamaları
Peki anayasaya aykırı olan kanuna göre askerlik zamanınızın gelmesine rağmen askerlik şubesinin dahi kapısından geçmediniz? Bu durumda yoklama kaçağı durumunda olup uygulamada sizin askeri birliğinize sevkiniz gibi bir durum asla söz konusu değil. Zorla askere götürülme uygulaması yok. Peki ne olacak?
GBT ile yoklama kaçağı ve bakaya olanlar, polis kontrol noktalarında tespit edilebilirsiniz veyahut kaldığınız otele polis baskın düzenleyebilir. Bu durumda polis sizden 15 gün içinde askere gitmeniz gerektiğine dair bir tutanak imzalamanızı isteyebilir. Bu tutanağı imzalasanız da vicdani retçiyim notu düşüp imzalasanız da veyahut hiç imzalamasanız da hukuki bakımdan pek bir şey değişmeyecek. Vicdani retçi olduğunuzu belirterek imzalar veya imzalamayıp polislerce (dikkat sizin tarafınızdan değil) “imzadan imtina etti” notu düşülerek tutanağı alırsanız duruşunuzu göstermiş olursunuz. Vicdani reddin özü itibariyle sivil itaatsizlik tanımına cuk oturduğunu da düşünürsek sivil itaatsizlik eylemlerinin kamusal alandaki görünürlüğü doğrultusunda politik açıdan düşünülebilir bir tutum olacaktır.
Peki 15 gün sonra askere gitmediniz, kolluk birimleri gelip sizi askeri birliğe mi götürecek? Hayır. Bu tutanağın amacı bu durumun tespit edilip size idari para cezası kesilmesinin önünü açmaktır. Suç olarak düzenlenen yoklama kaçağı veya bakaya olmak kanunlardaki değişimlerle ilk kez işlendiğinde kabahat olarak kabul edilmiştir. Kabahat olması demek idari para cezasına maruz kalacaksınız demektir. ilk idari para cezasına karşı itiraz dilekçemiz derneğimizin sitesinde yer alıp o dilekçede ilgili kısımlar değiştirilerek idari para cezasına vicdani retçi olduğunuz gerekçesiyle itirazda bulunabilirsiniz. Bunun somut durumda faydası ne olur? Siz yargılamada ısrarlı ve takipçi olursanız anayasa mahkemesine bireysel başvuru yolunu kullanarak anayasa mahkemesi önündeki vicdani ret dosyalarının sayısının artmasını ve bir an önce kararın çıkmasını sağlamış olursunuz. Yoklama kaçağı veya bakaya olarak ikinci kez devletin ajanlarına “yakalanırsanız” bu sefer suç işlemiş sayılıyorsunuz ve hakkınızda ceza soruşturması başlatılacağını söyleyebiliriz. Ancak uygulamada henüz bu ceza soruşturması kısmına sık olarak rast gelmedik.
Anayasa Mahkemesi önündeki vicdani retle ilgi dosya var mı?
Dernek avukatımızlarından Davut Erkan da dahil olmak üzere -bizim bildiğimiz- sayısı bir elin parmaklarını geçmeyecek kadar dosya mahkeme önünde bekliyor. Ancak çatışmasızlık sürecinde dahi kararı çıkarmayan mahkemeden çatışmaların olduğu bu zamanlarda bu kararın çıkma şansının süre işlemesine rağmen azaldığı iddiası çok da geçersiz olmayacaktır.
Askere gitmediğiniz için işinizden olur musunuz?
Hayır olmazsınız. Kanuni düzenlemede yanında firari çalıştıran kimselerin bildirim doğrultusunda bu fiiline son vermesi istenir. Ki bu aşamaya uygulamada pek geçebildiğimiz söylenemez. Ancak işe başvurularda işverenlerin askerlik yapmış olma şartı, sizin müstakbel işvereninizi ikna etme gücünüze bağlı olarak değişecektir.
Yurt dışı uçuşlarda ve pasaport işlemlerinde sıkıntı çıkarmaya çalışabilirler
Şehiriçi yolculuk yapmanızda bu yolculuk uçak aracılığıyla gerçekleşse de bir sıkıntı yaşamazsınız. Ancak yurt dışı uçuşlarda ve pasaport işlemlerinde sıkıntı çıkarmaya çalışabilirler. Yurt dışı uçuşlarınızda sıkıntı çok büyük olmaz. Tutanak imzalayarak bundan kurtulabilirsiniz. Pasaport işlemleri de polislerin keyfi işlemlerine göre yerellerde değişmektedir. Ancak aklınızda bulunması gereken polisin askere gitmediğiniz için pasaport vermemek gibi bir yetkisi yoktur.