Hüseyin Kalkan
Türkiye’nin sürdürdüğü askeri operasyonların bir sermaye grubu yarattığını belirten Gazete Duvar yazarı ekonomist Bahadır Özgür, bu nedenlerle dış politikada sürekli militarist girişimlere tanıklık edeceğimizi söylüyor, Libya’ya asker gönderme tartışmalarını da bu kapsamda değerlendirmek gerektiğini ekliyor. Özgür’ün sorularımıza verdiği yanıtları şöyle:
Türkiye’nin sürekli içinde bulunduğu savaş atmosferi ekonomiyi nasıl etkiliyor?
Savaşın bir kaynak yuttuğunu, ülkenin kaynaklarını yutan sürekli bir sorun olduğunu zaten kendileri de söylüyor. Özellikle Kürt illerinde sürdürülen askeri operasyonlar, sadece ekonominin değil, toplumdaki pek çok sorunun nedeni. Bir zamanla zorla göç ettirmeler, onların kentte karşılaştığı sorunlar, yaratılan kamplaşmalar. Sürekli savaş durumunu yarattığı sorunlar. İktidar, Suriye’ye üç kere ciddi askeri operasyon düzenledi. Şimdi, Libya için benzer bir hamleye girişiyor. Savaş konsepti daha da genişlemiş durumda. Ülkenin içinde süren Kürt savaşı uluslararası bir hal almış durumda ve operasyonlar genişledi. Dolayısıyla savaşa ayrılan kaynaklar daha da büyüdü. Ayrıca savaş konseptini sürekli diri tutmaya çalışan bir iktidar var, çünkü buradan bir kamplaşma yaratabiliyor kendi meşruiyetini tahkim etmeye çalışıyor. Zaten başkanlık rejimi milliyetçi-muhafazakâr bir öze oturtulduğu için sürekli bir sıcak savaş konseptini ayakta tutmak zorunda. Ayakta tutmanın en önemli aracı bildiğiniz gibi askeri harcamalardır. Türkiye’de özellikle Erdoğan’ın damadı Selçuk Bayraktar üzerinde bir askeri sanayi yükseliyor. Zırhlı araç üretimi yine bir yandaş şirket üzerinde yükseliyor. İşte yerli silah sanayi diye devlet buraya çok ciddi bir kaynak aktarıyor. Bütçede biz savunma sanayisine ayrılan payı görüyoruz, ama bunlar fonlarla karşılandığı için bütçede ayrılan payın çok çok üzerinde ayrılan miktarların bu askeri üretime, askeri sanayiye aktarıldığını biliyoruz.
Türkiye’de askeri sanayinin büyüklüğü ne kadar?
İktidar, zaten ekonomide pek çok alanda çarklar durduğu için askeri kompleks üzerinde bir ekonomik canlanma sağlamaya çalışıyor. Yani şöyle düşünün, bu düzeydeki bir ordunun ihtiyaçlarını, ekmeğinden üniformasına, üniformasından silahına kadar devasa bir sektörden söz ediyoruz. Ve tamamı iktidarın denetiminde olan veya ona yakın olan özel şirketlerce karşılanıyor. Askeri operasyonların etrafına örülmüş bir askeri endüstriyel kompleks söz konusu artık Türkiye’de. Eskiden farkı bu. 2010’lardan sonra böyle bir askeri kompleks yükselmesi var. İşte kendi İHA’sını, SİHA’sını yapan bir Türkiye var. Bunları kullanıyor. kendi mermisini yapıyor, kendi tüfeğini üretiyor. Bütün bunlar ekonomi demek, para demek. Kaynak demek. Bir de ithal ettikleri var. İşte S400 harcaması yapılıyor, F35’e kaynak ayrılıyor. Bunları da kattığınız zaman Türkiye’de askeri sanayi ekonominin büyük bölümünü oluşturmaya başladı. Bu ekonominin dönebilmesi için de çok eskiden bilinen bir şeydir, bir askeri sanayi varsa bunun dönmesi için bunun ileriye gitmesi için bir savaş çıkarmanız gerekir, bir savaşın içinde olmanız lazım sürekli. Yani birbirini besleyen bir şey haline geldi. Eskiden şöyleydi: Toplum içindeki kamplaşmayı, milliyetçiliği yükseltmek için savaş bir manivela olarak kullanılıyordu. Şimdi ise bu bir endüstriye dönüştüğü için ikili bir işlev üstlenmeye başladı. Askeri sanayi, hem toplumdaki kutuplaşmayı, milliyetçi dalgayı yükseltmek için bir dinamik, ama aynı zamanda ekonomide bir kaynak sağlayan, yatırım yapılan bir alan. En azından bu iktidarın bundan vazgeçmesi neredeyse imkânsız artık. Dolayısı ile biz sürekli olarak askeri operasyonlara tanık olacağız. Nerede yapıldığı, neden yapıldığı ayrı bir tartışma konusu ama sırf bu yüzden bu askeri malzemenin harcanması lazım ki yeniden yenisi üretilebilsin.
Silah sanayindeki isimlerin iktidara yakın olması da bu söylediğinizi destekleyen bir argüman değil mi?
Zaten Albayrak grubunun akrabalık ilişkileri malum, oraya verilen teşvikler malum. Bir fabrikası özel endüstri bölgesi ilan edildi. Cumhuriyet tarihinde olmuş bir şey değil bu. Bir kişinin bir fabrikası özel endüstri bölgesi ilan ediliyor. Özel endüstri bölgesi demek her türlü sigorta teşvikinden, kredi teşvikinden yararlanması demek. ARGE desteği alması demek, devletin kaynaklarından neredeyse sınırsız bir şekilde yararlanması demek. Burası özel olarak beslenen bir alan. Ethem Sancak’ın BMC’si var. Katarlarla ortak. Zırhlı araçları o üretiyor. Bunlar hem ülke içinde hem ülke dışında zaten kullanılan araçlar. Çok yoğun miktarda alım yapılıyor. Türkiye’de son 10 yılda çok büyük askeri yatırım yapılıyor. Batı ile kıyasladığımız zaman onlarla boy ölçüşemeyebilir, ama kendi bölgesi açısından ciddi bir yatırım ve ciddi bir kaynak aktarımı dikkati çekiyor. Şunu net olarak söylemek lazım: Türkiye’de askeri sanayi etrafına pek çok KOBİ’yi de toplamış durumda. Sadece ASELSAN, BMC, Bayraktar grubu olarak düşünmeyelim, çünkü bunların alt taşeronları Konya’ya, Kayseri’ye yayılan parça üreten bir sanayi var.
Silah sanayine bu kadar yatırım yapmanın halka, Türkiye’ye bir yararı var mı?
Silah sanayine yatırım insanların refahını arttıran bir şey değildir. Bu dünyada da böyledir. Silah sanayine yatırım yaptıysanız bunu mutlaka bir savaşta harcamanız gerek. Savaşın kendisi zaten yoksullaştırıcı, kamplaştırıcı, ayrımcılaştırıcı bir etkiye sahip. Toplum refahını yükselten bir şey değil. Askeri sanayinin hiçbir zaman refaha katkı sunan bir yönü olmaz. Ayrıca şunu da unutmamak lazım; Amerika, Almanya Rusya ürettikleri silahı dünyaya sattıkları zaman bir gelir elde ediyorlar. Türkiye, bunu kendi ordusu için harcıyor. Dolayısı ile öyle bir geliri de yok. Kaynaklar sürekli bir savaşa gitmiş oluyor. Savaş sürekli bir kaynağı yutmuş oluyor. Toplum için herhangi bir yararı yok. Aksine toplum yararına harcanacak kaynaklar bazılarının cebine gidiyor.
Türkiye dış politikasındaki militarist yöneliş böyle bir sanayinin kurulmaya başlanmasına mı bağlı?
Özellikle Kürt illerindeki askeri operasyonlarla başlayan ondan sonra Suriye’ye sıçrayan savaş konsepti aynı zamanda içeride devasa bir ekonomi oluşturuyor. Bir askerî sanayi oluşturuyor. Bu askerî sanayi siyasetle çok içli dışlı. Vietnam Savaşı, Lockheed Martin’i yaratmıştır, işte meşhur helikopterleri yapan firmayı yaratmıştır. İkinci Dünya Savaşı ise Reno’yu yaratmıştır. Tank motoru yaparak başlamıştı Reno. Bizde de Kürtlere yönelik savaş bir askeri sanayi yarattı. Bayraktar’ı yarattı. Bu İHA’ları SİHA’ları daha önce üretip satmıyordu. O bölgedeki operasyonlar ne kadar yoğunlaşırsa o kadar çok üretiyor, dolayısıyla kendi bir sermaye grubu yarattı savaş.
Röportajın tümünü okumak için TIKLAYIN-Yeni Yaşam…