24/07/2016 22:59
BURCU KARAKAŞ
Darbe girişimi sonrası sosyal medyaya düşen er fotoğrafları kamuoyunda yankı buldu. Zorunlu askerlik tartışmalarını da beraberinde getiren 15 Temmuz gecesi yaşanan darbe girişimini, Vicdani Ret Derneği’ne sorduk.
‘İradelerin yok sayıldığını gördük’
Derneğin eş başkanlarından avukat Gökhan Soysal, Türkiye’nin Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararlarına göre vicdani ret hakkının tanınması gerektiğini ancak buna yönelik bir adım atılmadığını söylüyor.
Soysal’a göre bu hakkın tanınması, sivilleşme için atılacak büyük bir adım olabilir:
“Geldiğimiz noktada, Türkiye eğer Avrupa Birliği üyesi olmak istiyorsa vicdani ret hakkını tanımak durumunda. 2011’de verilen AİHM kararı var. Hükümet bugüne kadar askeri vesayetle mücadele ettiklerini söyledi ama toplumun üzerindeki askeri vesayet devam ediyordu. Militarizm ve milli değerler kullanılıyordu. Soma madenlerinde hayatını kaybedenlere şehit denmesi bile vesayetin devam ettiğini gösteriyor. Ancak son süreçte gördük ki askeri vesayet kalkmamış. Toplumun üzerinde vesayetin de kalkması gerektiğini gördüler. Vicdani ret yaklaşımının değişeceğini umabiliriz. Vicdani ret sivilleşme için büyük bir adımdır. Militarizmin insanların iradesini yok saydığını söylerdik, insanlar pek anlam vermezdi.
Darbe girişini gösterdi ki gencecik çocuklar emre uysa ‘darbeci’, uymadığında ‘emre itaatsiz’ olacaktı. İradelerin yok sayıldığını gördük. İradeye sahip çıkmaları için zorunlu askerliği reddetmenin gerektiğinin sağlaması yapılmış oldu. Bizi rütbeli askerler değil, zorunlu askerler ilgilendiriyor. Zorunlu askerliği sorgulamanın vaktinin geldiğini gördük. Zorunlu askerliğin ne olduğunu gördük.”
‘Zorunlu askerlik özgürlük gaspıdır’
Zorunlu askerliği sorgulayanların bugüne kadar sorunlar yaşadığını ifade eden dernek üyesi vicdani retçi Ercan Aktaş da 15 Temmuz darbe girişiminin bu sorgulama konusunda bir dönüm noktası olabileceği görüşünde:
“Vicdani retçiler olarak uzun yıllardır zorunlu askerliğin angarya olduğunu söylüyoruz. Bu söylemi sadece biz değil, aynı zamanda mahkemeler de kullandı. Zorunlu askerlik angaryadır. Bir tarafta bu var, diğer tarafta da zorunlu askerlik özgürlük gaspıdır. Bir bireyi alıp gündelik hayatından, beklentilerinden arındırarak tel örgülerle çevrili bir yere hapsetmek başlı başına şiddettir. Türkiye’de zorunlu askerlik önemli oranda sorgulanmıyordu. Sorgulayanlar ise çeşitli sıkıntılarla karşılaşıyordu. Asker cenazelerinde ailelerinin ‘Neden benim oğlum askere gitti, hakkımı helal etmiyorum’ diye feryat ettiği zaman nasıl lince uğradığını biliyoruz. 15 Temmuz gecesine kadar bu böyleydi.
Sosyal medyaya yansıyan fotoğraflarda üstü çıplak askerlerin coplandığını gördük. Elbette darbelere karşıyız ama o erler emir komuta zincirine uymak zorundaydı. Yüzlerce asker darp edildi. Darp edenler de askerlerin emir kulu olduğunu biliyorlar. Onlar piyondur. Emre uydukları için lince uğradılar. Kışlada farklı bir şey yaşanmıyor. Kışla içerisinde de şiddetin birçok boyutu yaşanıyor. 15 Temmuz’da yaşananlar bizim yıllardır söylediğimizi geniş kitlelere gösterdi: Zorunlu askerlik hak ve özgürlük gaspıdır. Uygulanacak da olsa alternatif hizmet olarak vicdani ret hakkının tanınması gerekiyor.”
**
“Biz oğlumuzu, ülkeyi koruması için askere gönderdik. Eğer onu askere göndermeseydik, o bir vatan haini olacaktı. Oysa biz onu askere gönderdik. Ve o hala vatan hainliği ile suçlanıyor.” – BBC