Adaya askerler geldi, askerler gitti: Vicdani ret mecliste
16 ocak 2019
KKTC’de vicdani retçilerin mücadelesi sonuç veriyor. Vicdani ret hakkını tanıyan yasa tasarısı mecliste. Cezaevine girmeye hazırlanan vicdani retçi Halil Karapaşaoğlu ile bu süreci konuştuk.
Filiz DENİZ
ARTI GERÇEK- KKTC’de uzun süredir gündemde olan vicdani ret mücadelesi sonuç veriyor. Vicdani reddin bir hak olarak tanınması amacıyla hükümetin meclise yasa tasarısı sunduğu Kıbrıs’ta, konu gündemin ilk sırasına yükselmiş durumda. Meclise sunulan tasarının bir ay içinde yasalaşması ve vicdani reddin hak olarak tanınması bekleniyor.
Vicdani ret için mücadele eden ve “Bu bizim için yeni bir deneyim” diyen Kıbrıslı şair Halil Karapaşaoğlu, seferberlik çağrılarına katılmadığı için yargılandığı ve ‘suçlu’ bulunduğu için önümüzdeki günlerde cezaevine girecek. “Militarizme karşı mücadele etmenin ve özgürlük deneyimleri yaratmanın gerekliliğine’ dikkat çeken Karapaşaoğlu’yla yaşadıkları üzerinden vicdani ret meselesini konuştuk.
– Neden vicdani retçi oldunuz? Nedir sizin vicdani ret gerekçeniz?
Vicdani retçi olmamın iki sebebi var. Birincisi varoluşsal kaygılar, ikincisi politik sebepler. İnsan neden yaşadığını soruyor. Yaşamın içinde devletin kendine dayattığı pratikleri sorguluyor. Bu pratikler ve varlığınız arasında çelişkiler oluyor. Bu çelişkileri özümseyemediğiniz zaman başkaldırmak istiyorsunuz. Çünkü bu çelişkiler aşılmadığı takdirde sizi çürütmeye başlıyor. Çürüyen insan niçin yaşar ki? Çürüyen insanın hayattaki manaları nedir ki?
“KIBRIS’A ASKERLER GELMİŞ, ASKERLER GİTMİŞ”
Diğer taraftan yaşadığınız coğrafyanın zemini hep kaygan olmuş. Kıbrıs adası uygarlıkların geçtiği bir ada olarak anılır hep adalılar ve yabancılar tarafından. Ben buna katılmıyorum. Burayı tarihi boyunca ordular işgal etmiş sadece. Uygarlıkların gelip gittiği yok. Askerler gelip, askerler gitmiş. Bu terminolojiyi de değişmek lazım. Bunlar uzun konular ama bizim konumuza dönersek, babanızın, dedenizin geçmişte savaşa katılarak yaptığı hatayı yapmamayı düşünmeye başlarsınız. Bu geçmişle yüzleşmenin bir sonucu aslında. Bizim ülkemiz uzunca bir zamandır bölünmüş durumda. Yaptığınız farklı okumalardan tarihin korku üzerine kurulu bir kurgu olduğunu fark edersiniz. Korkuyu devletler halkları yönetmek için kullanıyor. Bunun yanında sınıfsal, ekolojik ve querr üzerine dayanan farklı gerekçeler de var.
– Tutumunuzu açıkladıktan sonra ailenizin ve çevrenizin tepkisi ne oldu?
Bu konuda büyük sorunlarla karşılaşmadım. İlk başlarda babamla biraz tartışmıştık. Kendisi orduya ait fabrikalarda çalışıyordu. Daha sonra emekli olmuştu. Bu şimdi başlayan bir süreç değil tabii. 16 yaşımdan bugüne gelen bir şey. Bu anlamda aşina oldular birçok şeye. Eşimle aynı yoldayız zaten. Birlikte yürüyoruz.
“VİCDANİ RET BİZİM İÇİN YENİ BİR DENEYİM”
– Dört seferberlik hazırlığına katılmadığınız için hakkınızda dört ceza davası açıldı. Bu cezalar para cezasına çevrildi ve siz de ödememek için 20 gün hapis yatacaksınız. Ne zaman cezaevine gireceksiniz ve davaya ilişkin neler söyleyeceksiniz?
Bu para cezasını ödemeyeceğim. Çünkü vicdani reddin bir suç olduğunu düşünmüyorum. Para cezasını ödemeyi kabul ettiğim zaman bunun bir suç olduğunu da kabul etmiş olurum. Hapse ne zaman gireceğim belli değil ama her an alabilirler. Dolayısıyla polisin istediği her an her hangi bir yerde tutuklanabilirim. Sürecin nasıl gelişeceğini bilmiyoruz. Ülke ve bizim için yeni bir deneyim.
– Arzu ettiğiniz desteği gördünüz mü? Kararınız kuzey ve de güney Kıbrıs’ta nasıl karşılandı?
Tahmin edemeyeceğimiz derecede ülkenin her yanına vicdani ret konusu yayılmış durumda. Görsel ve yazılı basında, sosyal medyada son bir haftadır çok yoğun bir şekilde tartışmalar sürüyor. Bizim kuzeyde yaptığımız tartışmalar güneyde de yankı buldu ve güneyde de tartışılmaya başlandı. Vicdani reddini açıklamak isteyen Kıbrıslı Rum dostlarımızdan mesajlar aldık. Güneyde bu sürecin nasıl işlediğini bilmediklerinden onları bu işin muhattabı dostlarımıza yönlendirdik.
Yunanistan’da yaşayan anti-militaristlerden mesajlar aldık. Çok yoğun bir destek gördük açıkçası. Hem dava öncesinde hem dava sonrasında. İktidarın bu konuya önem vermesinin sebebi oldu. Hükümet üzerinde büyük bir baskı oluşturdu. Her anlamda bu süreç hepimize umut verdi. Direnebildiğimizi, örgütlenebildiğimizi tekrar hatırladık.
– Hakkınızda dava açıldığına göre vicdani ret hakkı kuzey Kıbrıs’ta suç. Yasa neleri öngörüyor?
Vicdani ret hakkı yasa koyucu tarafından yasallaştırılmadığı için suç olarak algılanıyor. Bugüne kadar Anayasa’ya aykırı olduğu belirtilmekteydi, özellikle sağ cenah tarafından. Murat Kanatlı’nın davalarını Anayasa Mahkemesi’ne taşımasıyla birlikte, 2013 yılında Anayasa Mahkemesi’nin aldığı bir karar var. Anayasa Mahkemesi’ne göre vicdani ret Anayasa’ya aykırı değil. Bu çok önemli bir nokta… Bütün tartışmalarımızı ve hükümete olan baskımızı bu karar üzerinden yaptık.
“VİCDANİ RET BİR HAK OLARAK TANINACAK’
– Koalisyon hükümeti tarafından parlamentoya sunulan vicdani ret hakkını tanıyan yasa tasarısına göre askerlik yapmak istemeyen Kıbrıslılara iki seçenek sunulacak. Bu tasarı ve sunulan seçenekler hakkında neler söyleyebilirsiniz? Bu tasarı parlamentodan geçerse siz ve ceza almış olanları nasıl etkileyecek? Kuzey Kıbrıs’ta vicdani ret bir hak olarak yasalaşacak mı?
Tasarı genel hatlarıyla kötü değil. En önemli sorun vicdani retçilerin orduda sivil hizmet dahi yapmak istememesidir. Bizler ordunun herhangi bir bölümünde hiçbir şekilde görev almak istemiyorum. O yüzden ‘tamamen sivil bir yasa” çağrısı yaptık. Bunun dışında çok küçük pürüzler var. Bu maddeyi değiştirmek için elimizden geleni yapacağız. Diğer taraftan kamu hizmeti öngörülüyor. O noktada şu ana kadar ki vicdani retçilerin bir meselesi yok. Hepimizin gönlünde total ret yatsa da bu aşamada böyle bir talebimiz olmayacak. Bu yasa tasarısı yasallaşırsa vicdani ret KKTC’de yasal hale gelip, bir hak olarak tanınacak.
– Kıbrıs Cumhuriyeti Avrupa Birliği üyesi ve Avrupa’da vicdani ret bir hak olarak tanınıyor; Kuzey Kıbrıs’ın AB üyeliği hakkında ne düşünüyorsunuz? Yakın erimde böyle bir olasılık görüyor musunuz?
Kuzey Kıbrıs, KKTC devleti olarak Avrupa Birliği’ne hiçbir zaman giremeyecek. KKTC devleti uluslararası hukuka göre Türkiye’nin alt yönetimi olarak durmaktadır. Olası bir çözüm durumunda ancak adanın kuzey coğrafyası AB toprağı sayılacak. Bu aşamada çözümün olması da çok zor.
– Türkiye’de vicdani ret hakkı tanınmadığı gibi vicdani retçilere ağır devlet baskısının yanı sıra mahalle baskısı da uygulanıyor. Türkiye’deki durumu takip ediyor musunuz? Bu konuda neler söyleyeceksiniz?
Türkiye’deki durumu çok yakından takip ediyoruz. Türkiye’deki vicdani retçilerin yanında, sanatçıların, akademisyenlerin, gazetecilerin ve Kürtlerin çok ağır koşullarda devlet tarafından baskı altında tutulduğunu ve hapislere atıldığını üzülerek ve tedirginlik içinde izlemekteyiz. Tabii ki bu şekilde bir tutum kabul edilmez. Bundan çok büyük bir rahatsızlık duymaktayız. Umarım en erken zamanda Türkiye’deki rejim değişir ve hiç demokratik bir dönem içine giremeyen Türkiye demokratik bir yapıya kavuşur. Türkiye’nin demokratik bir yapıya kavuşması demek, adanın kuzey coğrafyasının da demokratikleşmesi ve adadaki çözüm umutlarının da tekrar yeşermesi anlamına gelmektedir.
– Bir söyleşinizde ‘Arkadaşım Andonis’e kurşun sıkmak istemiyorum’ demişsiniz. Rumların Türk milliyetçilerinin ‘ötekisi’’ olduğu, genç nesillerin ‘Kahpe Bizans’ kültürüyle zehirlendiği bir toplum için bu çıkışınız oldukça anlamlı. Egemen kültürün bu yaklaşımı hakkında neler düşünüyorsunuz?
Egemen kültür kendi kültür değerlerini oluştururken, kendi tarih algısını, kendi kavramlarını da yaratmaktadır. Bu noktada bizim direnişe geçerek kültürün her alanında kendi söylemlerimizi üretmemiz gerekmektedir. Bu alanda tiyatrodan tarihe, edebiyata, eğitime kadar uzanan birçok alanda insanı özgürleştirici yönde metinler ortaya koyup, ataerkil kültüre karşı erkin olmadığı yeni özgürlük deneyimleri yaratmamız gerekmektedir.
– Almanya Başkanı Merkel ile Fransa lideri Macron, Avrupa ordusu kurulması için kolları sıvamış durumda. Vicdani retçi biri olarak bunu nasıl değerlendiriyorsunuz? Günümüz dünyasında yükselen militarist eğilimlere karşı söyleyecekleriniz olmalı…
Her koşulda yeni ordulara ve ulusal orduların yeni silah yatırımlarına karşı çıkmak gerekmektedir. Ulus devleti sancı içindedir. Bu öneri Avrupa’da uluslarının yeniden yapılanmasıyla düşünülmelidir. Böyle bir ordu hiç şüphesiz Ortadoğu’daki hegemonya kavgaları için kurulacaktır. Dünyada yükselen militarizme karşı antikapitalist, özgürlükçü bir mücadele verilmelidir. Sınıflar ortadan kalkmadığı sürece biz militarizmle hep kavga içinde olacağız.
– Son olarak vicdani retçi birinin sürekli dikkat etmesi gereken kurallar var mı? Bu hayat boyu süren ve belli kuralları olan bir duruş mu?
Bir kurallar bütününden bahsetmek mümkün değil. En azından bunu ben söyleyemem ancak yalın bir şekilde şundan söz edebilirim: İnsanın özgürleşmesi ve insanın ekolojiyle uyum içinde yaşayacağı bir yaşam biçimini inşa edinceye kadar bu mücadele devam edecektir. Bu uzun yolun getirdikleri neyse, bir vicdani retçi kendi kendine bunun çözümlemesini yapacaktır zaten. Bu benim için hayat boyu sürecek bir duruş çünkü bu yaşamın kendisi benim için. Ancak herkes için böyle olmayabilir.
Kaynak: Artı Gerçek