Beşir’le Vals: “Sabra ve Şatilla” katliamlarını antimilitarist bir bakış açısıyla yorumlayan FİLM
1982 yılında Lübnan’da yaşanan savaşları ve katliamları konu eden belgesel niteliğinde bir animasyon filmdir. 21 ödüle sahiptir.
1982 yılında Lübnan’da yaşanan savaşları ve katliamları konu eden belgesel niteliğinde bir animasyon filmdir. 21 ödüle sahiptir.
A Hidden Life, ne pahasına olursa olsun vicdanından, inancından ve savaş karşıtı duruşundan bir an olsun ödün vermeyen bir adamın hikayesi.
Savaş nedeniyle harabeye dönen Belarus Devlet Sirki’nde çekilen kısa film, iki ‘düşman’ arasındaki kısa bir göz göze gelmeyi ele alıyor.
Yıllar içinde bu savaşa devamlı kurban vermiş kadınlar yeniden oğullarını ve kocalarını kaybetmemek için savaşın alevlendiği haberini köye sokmama, her an birbirlerine düşman olmaya hazır erkeklere duyurmama kararı alırlar.
Hasta babasına bakmak zorunda olan Akif, asker kaçağıdır ve babasını bırakabileceği kimse yoktur. Onun için askere gitmemenin tek bir yolu vardır. Pembe teskere ile askerlikten muaf olmuş olan Uğur ile yakınlaşır.
Milliyetçi akımların yükseldiği, militarizmin tavan yaptığı, tüm dünyada tansiyonun giderek arttığı zor zamanlardan geçiyoruz. Savaş karşıtı filmler böyle dönemlerde insanlık için daha da önem arz ediyor. Listemizde All Quiet on the Western Front, Full Metal Jacket ve Dr. Strangelove gibi kült yapımlardan ziyade daha az bilinen ve ilk etapta pek akla gelmeyen filmlerden bahsettik.
Samuel Maoz, askerlik hayatındaki deneyimlerinden yola çıkarak, savaşın tahribatını, yıkıcılığını ve ardında bıraktığı travmayı işledi. Kariyerini anti-militarist yapıtlarla sürdürmekte kararlı gözüküyor. Bu tutumu İsrail’in aşırı sağcı Kültür Bakanı Miri Regev’i rahatsız etmiş olacak ki, ”Foxtrot”un Gümüş Aslan kazandığı gün filmi, İsrail askerlerini kötü gösterdiği gerekçesiyle yerden yere vurdu.
Filmde, savaş dışı kalmış bir erkeğin, geldiği alanda yeniden hakimiyet kurma; elde etme arzusuyla bulunduğu yeri savaş alanına çevirme girişimi ve hayatına mal etme davranışları tüm çıplaklığıyla yansıtılıyor.
‘Ali Değil Ari Komutanım’ belgesel filmi,Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olan Ermenilerin ve Yahudilerin askerlik hatıralarına odaklanıyor.
Adı geçen dizilerin, kapitalist piyasa düzeni içinde sadece daha fazla kar ve reyting hırsıyla mı yapıldığı, yoksa bunun yanı sıra bölgede devletin bütün ideolojik aygıtları vasıtasıyla meydana getirilmiş olan “çöktürme siyaseti”nin meşrulaştırılmasına dönük tarihsel anlatımın inşasını da mı amaçladığı tartışılmalıdır.