Vicdani ret için özgürce dans et (Bu cumartesi saat 14.00’te İstinye Park’ta)

Bu haftasonu, İstinye Park’ta gerçekleşecek etkinlikle, Charles Cross’un yazdığı, Orhan Veli’nin çevirdiği ve Şerif Yüzbaşıoğlu’nun bestelediği ‘Çirozname’ şarkısı eşliğinde bir araya gelen insanlar istedikleri gibi dans edecekler.

Gözde Kazaz 03/04/2014
Bu cumartesi saat 14.00’te İstinye Park’ta ‘Çirozname’ şarkısı eşliğinde istedikleri gibi dans eden insanlar görecekseniz, bilin ki onlar vicdani ret hakkı için orada olacak. Söylemeye gerek varsa eğer; herkesin katılımını bekliyorlar.

Bu haftasonu, İstinye Park’ta gerçekleşecek etkinlikle, Charles Cross’un yazdığı, Orhan Veli’nin çevirdiği ve Şerif Yüzbaşıoğlu’nun bestelediği ‘Çirozname’ şarkısı eşliğinde bir araya gelen insanlar istedikleri gibi dans edecekler.

AVM’yi politikleştirmek

Mekan seçiminin nedenini, etkinliği düzenleyen ekipten V. Metin Bayrak şöyle anlatıyor: ‘böyle politik eylemler genelde Galatasaray’da, İstiklal Caddesi’nde yapılır. Hem AVM’yi politikleştirmek, hem de soylulaştırılmış ve steril hale gelmiş bir alanda sesimizi duyurmak için İstinye Park’ı seçtik. Mekanı ve eylem biçimini değiştirmek için hareket ettik.’

Bu üç dakikalık eylemde, Orhan Veli’nin çevirisiyle Şerif Yüzbaşıoğlu’nun bestelediği, 1980 yılında Şenay’ın seslendirdiği ‘Çirozname’ parçası çalınacak. Nedenini, fikri ortaya atan sanatçı ve hak savunucusu Mehmet Atak anlatıyor:

“Çiroznameyi ben teklif etmiştim, arkadaşlar da benimsedi. Bir kaç nedeni vardı; bir sözleri, “Ben bu hikâyeyi düzdüm – basit mi basit / Kudursun bazı adamlar – ciddi mi ciddi / Ve gülsün diye çocuklar – küçük mü küçük”. Ayrıca Şerif Yüzbaşıoğlunun hem basit hem sağlam bestesi insanlara serbest salınım imkanı tanıyor. Şenay Yüzbaşıoğlu ise zannederim TC popüler müzik tarihinin en iyi vokallerinden biri.”

Şiddetsiz ve yaratıcı bir ‘öfkelenin’ çağrısı

Atak, bu eylem biçimini basitliği nedeniyle ve dikeyliği olmayan yeni örgütlenmelere örnek teşkil etmesi açısından seçtiklerini belirtiyor: “Aslında üzerimizdeki tek tipleştirici, tahakküm edici mekanizmalar ve onların militarist yöntemleriyle mücadelede, 80′lerde çoktan bitmiş olan “ideoloji”nin çapaklarıyla modernist sarmallar kurmak yerine çok daha basit, düz olgusal yöntemler daha doğru geliyor. İşin olgu bölümünü sınırladığınızda da o etkinlik/eylem için bir araya gelmiş insanların siyasi, iktisadi, dini, cinsel vb farklarının önemi kalmıyor. Yani cidden artık eskinin militarist örgütlenme ve eylem biçimleri yerine post-modernizmin de aşıldığı post-modern ertesi dönemde, Stephen Hessel’ın 15 sayfalık “Indignez-vous!”* kitapçığında teklif ettiği gibi sabitliği ve dikeyliği olmayan olgusal örgütlenmelerle (statükolaşamayacak) şiddetsiz, yaratıcı / sanatsal anti-militarist eylemlerle sistemin insan aleyhine yerlerini tek tek işlevsizleştirerek dönüştürmek herhalde elimizde olan.

“Dans en eski iletişim formu”

“Dans alt-vahşet çağından beri, daha üst-barbar çağ sonunda bulunan fonetik alfabeden çok önce insanlar arasında iletişimi ve insanların akıl erdiremedikleriyle kurmaya çalıştıklarına dair en eski iletişim formu. Burada dans derken bir koreografi değil her bireyin kendilerine ait hareket salınımları mevzubahis olan. “

Herhangi bir sloganın olmayacağı, herkesin özgürce hareket edeceği ‘Vicdani Ret için Dans et’ öncesinde, giydikleri tişörtle mesajını vermek isteyenler için bir masa açıldı. 4 Nisan’a (yarın) kadar Mis Sokak 17/A’da bulunan Şuur 6 isimli mekanda bulunan tişört ve boyalarla kendi sözlerini ve desenini aktarabilir. Fakat etkinlikle herhangi bir tişört giyme mecburiyeti bulunmuyor. Etkinlik 5 Nisan cumartesi saat 14.00′te İstinye park’ta.

* Stephane Hessel, ‘Öfkelenin!’, Cumhuriyet Kitapları
(Gözde Kazaz / Yeşil Gazete)

yesilgazete.org

**

Vicdani Ret İçin Dans Et!


Gelin, kendi renginizle, sözünüzle, nefesinizle… bu özgürlük ve demokrasi dansına güç katın!

Vicdani ret, kişinin dini, felsefi, ahlaki, politik vb. nedenlerle askere gitmeyi reddetmesi olarak tanımlanabilir. Biraz genişletirsek, insanların şiddetle, savaşla, militer yapılarla, hiyerarşik örgütlenmelerle başlarının hoş olmaması, bunların içinde yer almak istememesi diyebiliriz.

Özet tarihçe:
Mesela Roma askeri olmayı reddeden Maximilian, I. Dünya Savaşı’na katılmayı reddeden Avrupalı gençler, devIetleri tarafından idam edilirler, akıl hastanelerine kapatılırlar. Ama devletlerin gücü, tarihin, insan vicdanının önünde durmaya yetmez.

1916’da İngiltere, Vicdani Ret hakkını tanımak zorunda kalır. Onu Danimarka ve İsveç izler. 1921’de WRI (War Resisters International – Uluslararası Savaş Karşıtları) kurulur. WRI daha sonra savaş karşıtı yerel örgütlerin ve vicdani ret örgütlerinin uluslararası çatısı haline gelir. 20. yüzyıl, Avrupa ve Anglo-Sakson ülkeler için vicdani ret hakkının tanındığı bir dönem olur. Bu doğal hak, uluslararası sözleşmelerle de garanti altına alınır.

Türkiye örneği:
1989’da Sokak Dergisi’nin kampanyasıyla vicdani retlerini açıklayan Tayfun Gönül ve Vedat Zencir, süreci politik, felsefi ve hukuki zemine taşımayı başarırlar. Türk Ceza Kanunu 155. maddeden (artık yerini, TCK 318’e bıraktı) yargılanırlar. Avrupa Konseyi’nin kurucu ülkelerinden Türkiye, imzaladığı uluslararası sözleşmelere rağmen iç hukukta vicdani ret hakkını hâlâ tanımadı. Ve Türkiye ne yazık ki, 47 Avrupa Konseyi üyesi içinde Azerbaycan’la birlikte vicdani ret hakkını tanımayan iki ülkeden biri.

Ülkemiz, pek çok alandaki ‘sorun çözme yaklaşımı’nı zorunlu askerlik ve vicdani ret hakkı konusunda da işletir. 1982 Anayasası’na göre Türkiye’de askerlik, vatan hizmeti içinde görülüyor. 1982 Anayasası’nın vatan hizmeti başlıklı 72. Maddesi şöyle:

“Vatan hizmeti her Türk’ ün hakkı ve ödevidir. Bu hizmetin silahlı kuvvetlerde veya kamu kesiminde ne şekilde yerine getirileceği veya getirilmiş sayılacağı kanunla düzenlenir.” Buna dair ihlaller, Eski TCK 155’de yer aldığı gibi yerine getirilen TCK 318’de neredeyse olduğu gibi tekrar edilir:
1. Halkı, askerlik hizmetinden soğutacak etkinlikte teşvik veya telkinde bulunanlara veya propaganda yapanlara altı aydan iki yıla kadar hapis cezası verilir.
2. Fiil, basın ve yayın yolu ile işlenirse ceza yarısı oranında artırılır.

Vicdani Ret hakkıyla ilgili bazı ülkelerden örnekler:
* Alman Anayasası’nın 4. maddesi, 3. paragrafı: “Hiç kimse, vicdanı ile bağdaştıramayacağı silahlı bir savaş hizmeti olan askerliğe zorlanamaz.” Ülkede sivil hizmet hakkı tanınmaktadır.
* 17 Mayıs 1992’den bu yana İsviçre Anayasası’nda sivil hizmet hakkı bulunmaktadır. Fakat henüz konuya özel bir kanun bulunmadığından, vicdani retçiler askeri mahkemelerle yüzyüze gelme zorundalar.
* Norveç’te her yıl yaklaşık 2500 vicdani retçi çıkmakta. Bunlar kaydedilenlerin %8′ini temsil eder. Sivil Hizmet hakkı tanınmaktadır. Vicdani ret yasası, 1965′ten beri yürürlükte.

Sonuç:
Bu ve benzeri uygulamalar, uluslararası sözleşmelerce garanti altında. Ama Türkiye’de vicdani retçiler keyfi tutumlar sonucunda neredeyse sivil ölüme mahkum edilmekte. Ve cinsiyetçi uygulamalar nedeniyle de pek çok kişi, fiziksel, psikolojik şiddete maruz kalmakta.

Neden buradayız?
Neden bir AVM’deyiz?

Bugün, herhangi bir kimlik grubunu fetişleştirmeden, şiddetsiz slogansız bir şenlik için, vicdani ret hakkı için buradayız. Adeta steril hale getirilip soylulaştırılan bir AVM’yi “politik bir alan”a dönüştürüyoruz. Vicdani ret hakkına dikkat çekmek amacıyla dans etmeye geldik. Lûtfen dikkat! Dans etmeye, dans etmeye, dans etmeye geldik.

Kendi nedeniyle, kendi rengiyle, kendi sözü ve nefesinizle… bu özgürlük ve demokrasi dansına ortak olan herkes!

PAYLAŞ.
VicdaniRet.org