Ercan Jan AKTAŞ: Savaşa karşı bir ses: Vicdanı ret

Kürdistan’da uzun yıllardır vicdanı redde dair; “pasifizm, edilgenlik, mücadeleden kaçma” gibi çok yanlış bir algı var. Bu sebepten olsa gerek, kitlesel toplu vicdanı retler Kürdistan’da çok da gelişmedi.

Vicdanı ret liberal düşüncede olduğu gibi bireysel bir temel insan hakkından ibaret değildir, topluma, kamuya, insanlığa, insan türünün diğer bireylerine karşı ahlaki ve siyasi bir sorumluluktur.

01 Haziran 2016 Çarşamba | PolitikART
Fransız edebiyatının saygın isimleri arasında yer alan Andre Gide; “Bundan böyle umudum yalnızca asker kaçaklarında” dediğinde yıl 1941’di. Gide, II. Dünya Savaşı’nın başlamasından sonra 1942’de Kuzey Afrika’ya gider, savaşın bitimine kadar da burada yaşamaya devam eder. I. ve II. dünya savaşlarını yaşayan ve savaşlar sürecinde yaşanan büyük vahşetlere tanık olan Gide’nin umudunu ‘asker kaçakları’na bağlamasından bu yana dünyada çok şey değişti.

Ancak savaşlar aynen devam ediyor. Coğrafyamızda devam eden savaş da bunlardan biri. Devletin, elindeki bütün şiddet tekeli ile sindirmek, yok etmek istediği Kürt halkı uzun yıllardır kendi özgürlük davası için mücadele ediyor. Devletin şiddeti karşısında kendisini korumak ve de haklarını elde etmek için çeşitli araçlar ile mücadelesini yürütürken her zaman barışçıl politikalara yakın durdu. 1993 yılından bu yana defalarca sorunun şiddetsiz alanlarda/araçlar ile çözümü için ciddi adımlar attı. En son 2012-2015 yılları süresince devam eden “çözüm süreci” de bunlardan biriydi.

Barışçıl hat üzerinde inşa ettiği HDP (Halkların Demokratik Partisi) ile Türkiye’nin bir asırdır devam eden özgürleşme ve demokratikleşme sorunlarını da üstlendi. 7 Haziran seçimlerinde yüzde 13,4 bir oy oranı Türkiye’nin ciddi toplumsal sorunlarını çözebileceğine dair bir program ile bu ülkede her politik akıldan insanların desteğini aldı. Ancak bu sonuç RTE/AKP/devlet için kabul edilebilir bulunmadı. Cumhuriyet tarihi boyunca ilk kez, egemen siyaset dışında kalan bütün “ötekiler” bir arada durdu, muazzam bir dayanışma ve emek örgütlülüğü ile Türkiye bir anda korkuların değil, adalet, eşitlik, özgürlük söylemlerinin büyüdüğü bir ülkeye dönüşmeye başladı.

Bütün politikalarını ayrıştırma, çatıştırma üzerinde kuran devlet ve de onun bütün aygıtları büyüyen bu özgürlük atmosferinden korktular. Bu korku ile 7 Haziran gecesi; “siz artık bundan sonra barışın filmini çekersiniz” dediler. 24 Haziran tarihinde ise bir kez daha her yönü ile “savaş” dediler. Sonrasında okuduklarımız ve de gördüklerimiz ile aslında devletin bu savaş kararını daha önce verdiğini anlamış olduk. Çünkü Kürt Özgürlük Hareketi ekseninde Rojava’da bir devrim gerçekleşti, bu devrim Kuzey Kürdistan’daki gelişmeleri de doğrudan etkiliyor elbette.

Bunun üzerine HDP’nin 7 Haziran’da açığa çıkardığı devrimci dinamikten hemen sonra bu kez savaş “savaşan güçler” arasında değil, hiçbir kural tanımadan hayatın bütün alanlarında devam etmeye başladı.

Kadın vicdanı retçi Polen Ünlü, 15 Mayıs 2012 tarihinde yaptığı vicdanı ret açıklamasında; “Kardeşlerimin, sevdiklerimin, devletin uygulamakta olduğu kirli savaşın bir parçaşı olmasını istemiyorum” dedikten üç yıl sonra, vicdanı retçi Alper Sapan ise “Militarizm yaşamlarımızı yok etmeden, biz militarizmi yok edelim” diyerek vicdanı reddini yapmasından bir yıl sonra -20 Temmuz 2015- Suruç’taki katliamda yaşamlarını yitirdi.

1989 yılından bu yana Türkiye ve Kürdistan’dan yaklaşık 860 kişi “biz bu savaşın bir parçası olmayacağız” diyerek vicdanı reddini açıkladı. Her bir vicdanı retçi, kendisini savaşın insan malzemesi olmadan çekmesi ile bir hayalin de sahibi oldu; o da Türkiye’de gelişecek bir barış hareketi idi. Zira dünyanın her yerinde vicdanı retçiler, her zaman barış hareketinin öznesi oldu.

Bunu yığınsal bir şekilde I. Dünya ve de Vietnam Savaşında görüyoruz: “Dönemin -I. Dünya Savaşı- hümanist, sosyalist, anarşist düşünür ve politikacıları tarafından bir emperyalist paylaşım savaşı olarak adlandırılan savaşa karşı önemli bir mücadele aracı olmuştür. Öyle ki silah taşımaya ve orduda yer almak istemeyenlere “vicdanı retçiler”, ‘Konçiler(conchies)’ denmesi bu dönemde ortaya çıkmıştır. İngiltere’de binlerce genç bu nedenle hapsedilmiş, Almanya’da akıl hastanelerine kapatılırken, Fransa’da 20 yıl, Rusya’da 4-6 yıl hapis cezalarına çarptırılmışlar ya da kurşuna dizilmişlerdir.” (1)

Savaş karşıtları, anti militaristler, vicdanı retçiler ve yaşam savunucuları Kürdistan’da yaşanan savaşın vahşetine, kentlerin talanına, ekolojik yıkımlara dikkat çekmek için 15 Mayıs Dünya Vicdanı Retçiler Günü’nde Amed’deydiler. Amed’de olmak iki açıdan önemliydi. Birincisi; savaşa, yaşanan ekolojik kıyımlara en iyi söz, bütün bu katliamların yaşandığı yerden doğru söylenebilirdi, ikincisi ise Kürdistan’dan doğru askere gitmeme halinin görünür kılınmasını sağlayarak, vicdanı reddin toplumsallaşarak barış hareketine katkısını büyütmekti.

İki günlük etkinliklerden sonra bu yazıyı kaleme alıyorum. 15 Mayıs Amed programını yaparken, bir hayalimiz de yapacağımız toplu vicdanı retlerdi. İlk gün -14 Mayıs- iki panel, bir forum programımız vardı ve daha günün başında buluşmaya ilgisizlik ile oldukça demoralize olduk. Çünkü programın açılışı için programda ismi geçen dört isim de aramızda yoktu. Bu buluşma toplantılarında Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi, Baro, TMMOB, DBP, HDP gibi yapılar vardı, kaldı ki bunların hepsi etkinliği birlikte organize ettiğimiz Tahir Elçi Kent Ormanı Koordinasyonu içinde yer alıyorlardı. Ancak iki günlük etkinlikler ve genel olarak buluşma beklediğimiz katılımda değildi, ilgi daha iyi olabilirdi. Kürdistan’da olağanüstü gelişmelerin de elbette bu durum üzerinde etkisi oldu. Ancak “Ha vicdanı ret, evet oldukça önemlidir, elbette yapmalı, değerli bir çalışma alanı” demenin ötesine geçememe halini bir kez daha yaşadık.

Kürdistan’da uzun yıllardır vicdanı redde dair; “pasifizm, edilgenlik, mücadeleden kaçma” gibi çok yanlış bir algı var. Vicdanı ret bir yerde kişinin zorunlu askerlik karşısındaki tavrını açık etmesidir, ancak bununla sınırlı bir duruş değildir. Kişi sistem karşıtı nasıl bir mücadele öngörüyorsa, o mücadelesi de elbette devam edecektir. Vicdanı retçi olduğum için sistem ile mücadelemden çekilmiyorum, bilakis daha uzun erimli ve sürekli bir mücadele içinde yer alıyorum. Ancak bizler, sanırım bunu pek anlaşılır kılamadık.

Bu sebepten olsa gerek, kitlesel toplu vicdanı retler Kürdistan’da çok da gelişmedi. 2009 yılında oluşan Kürt Vicdanı Ret Hareketi ile Kürdistan’ın birçok il ve ilçeşinde toplu vicdanı retler oldu, bunlar da hem içerik olarak hem de kendini açık etme açısından ciddi sıkıntılar taşıyordu. Örneğin kimi açıklamalarda vicdanı retçilerin isimleri sadece isim ve soy isimlerinin baş harfleri olarak yer alıyordu. En nihayetinde toplu/örgütlü vicdanı retler de olsa kişinin görünürlüğünün sağlanması önemlidir.

Vicdani ret liberal düşüncede olduğu gibi bireysel bir temel insan hakkından ibaret değildir. Topluma, kamuya, insanlığa, insan türünün diğer bireylerine karşı ahlaki ve siyasi bir sorumluluktur. Bu da kendini açık etmesini gerektirir. Vicdanı ret mücadelesi, barış mücadelesinin her zaman bir öznesi oldu. Bu anlamıyla da barışçıl bir toplumun inşası için vicdanı ret mücadelesi önemlidir. Militarizm karşıtı bir mücadele alanından doğru kendisini kurduğu için her zaman ekolojik mücadele, kadın mücadelesi, LGBTİ mücadelesi, anti-militarist mücadelenin bir bileşeni oldu.

Bu bileşenler ile savaşa, şiddete, ekolojik kıyımlara, heteronormatif düşünceye karşı mücadelesini sürdürmeye de devam ediyor.

Vicdanı ret mücadelesinin alanı hiçbir zaman sadece asker olup olmama/kışla duvarlarının içinde ya da dışında olma ile sınırlı olmadı. Bu anlamda vicdanı reddin toplumsallaşması, insanların “askere gitmiyorum” demeleri sistem tarafından kurulan bütün bu şiddet/militer alanlara da karşı durmaktır. Savaşın bütün yıkıcılığını gözetirsek Kürdistan’dan doğrü daha etkili ve de kitlesel “Yürüyen kirli bir savaş var, ben TSK’ya katılarak bu savaşın bir parçaşı olmayacağım, onun için askere gitmiyorum, vicdanı retçiyim” demek yeni bir mücadele alanı alacaktır.

Andre Gide’nin de dediği gibi, bir gün başka bir dünya kurulacaksa bunun içinde ‘asker kaçakları’nın önemli bir yeri olacaktır.

https://fr.4everproxy.com/direct/aHR0cDovL3llbmlvemd1cnBvbGl0aWthLmV1L2luZGV4LnBocD9ydXBlbD1udWNlJmlkPTU1ODY2

PAYLAŞ.
VicdaniRet.org