Kimyasal silahlar: İlk kez 1925’te Cenevre Protokolü ile yasaklanmasına rağmen hala acımasızca kullanılıyor

Kimyasal silahların 1989’daki Paris Konferansı’nda 150 kadar ülkenin katılımıyla kesin olarak reddedilmesine rağmen, 1990’lı yıllarda kimyasal ölümler devam etti.

Kimyasallar 100 yılı aşkındır acımasızca kullanılıyor

Suriye’de hafta sonunda kullanıldığı iddia edilen kimyasal silahlar bir kez daha dünya gündemine otururken, uzun süredir yasaklanmasına rağmen bu silahlar dünya tarihindeki onlarca savaşta acımasızca kullanılmıştı.

ANF HABER MERKEZİ Çarşamba, 11 Nis 2018
Kimyevi maddelerin zehirleyici özelliklerinden faydalanılarak yapılan kimyasal silahların modern tarihte birçok ülke tarafından kullanıldığı biliniyor. Orta Çağ’da birçok şehre hastalıkların bilinçli olarak bulaştırılarak savaşlar kazanıldığı tarih kitaplarında yer alırken, 20’inci yüzyıldaki birçok savaşta insanlık dışı bu yönteme başvuruldu.

Kimyasal silahların yaygın olarak kullanıldığı bilinen ilk savaşların başında Birinci Dünya Savaşı geliyor. 1907 yılında Lahey Sözleşmesi’yle kimyasal silahlar yasadışı ilan edilse de, o dönem çok sayıda ülke anlaşmaya dahil olmamıştı.

BİRİNCİ DÜNYA SAVAŞI’NDA 90 BİN ÖLÜME YOL AÇTILAR

1914-1918 arasındaki Birinci Dünya Savaşı’nda Almanya tarafından Rusya, İngiltere, Fransa ve Belçika kuvvetlerine karşı klor ve hardalın yanı sıra göz yaşartıcı gazlar kullanılırken, on binlerce asker sadece bu kimyasalların etkisiyle can vermişti. Birinci Dünya Savaşı’ndaki toplam ölümlerin yüzde 4’ü kadarının zehirli gazlardan kaynaklandığı tahmin ediliyor.

Almanlar ilk olarak Ocak 1915’te Doğu Cephesi’nde Ruslara karşı on binlerce göz yaşartıcı gaz başlıklı top fırlatırken, soğuk hava sayesinde gazın etkisinin askerlere ulaşmadığı biliniyor.

Bu savaşta ayrıca BASF, Bayer ve Hoechst şirketlerince üretilen klor gazları kullanılmaya başladı. Klor gazının ilk kez yine Ocak 1915 başında kullanıldığı ve 150’ye yakın İngiliz subayının öldürüldüğü savaşa dair tanıklıklarda yer alıyor. Aynı savaşta on binlerce ton fosjen gazının da kullanıldığı tahmin ediliyor.

Birinci Dünya Savaşı’nda Fransa ve Britanya’nın da zehirli gazları kullandığı netleşirken, Almanların 18 bin tonu aşkın kullandığı fosjenden Fransa’nın 15 bin tonu aşkın kullandığı hesaplanıyor. Birinci Dünya Savaşı’nda sıkça kullanılan hardal gazına oranla çok daha az bilinse de, fosjenin bu savaştaki kimyasal ölümlerinin beşte dördünden fazlasına yol açtığı bir başka gerçek.

Birinci Dünya Savaşı boyunca 90 bine yakın asker zehirli gazlardan dolayı yaşamını yitirirken, 1,3 milyona yakını ise yaralandı ve kalıcı etkilerini yıllarca hissetti. Rusya Çarlığı savaşta 56 bin askerini zehirli gazlardan dolayı kaybederken, Almanya’nın 9 bin, Fransa ve Britanya’nın ise 8’er binlik kaybı gazlardan ötürüydü.

Rusya’daki Ekim Devrimi sonrasında da Bolşevikler ile Batı destekli Menşevikler arasındaki savaşta zehirli gazlar çokça kullanıldı.

PROTOKOLE RAĞMEN KULLANIMI DEVAM ETTİ

1925 yılında imzalanan Cenevre Protokolü ilk kez uluslararası düzeyde zehirli gazları yasaklarken, dönemin Milletler Cemiyeti tarafından kabul edilen anlaşmaya imza atan ülkeler vaatlerini yerine getirmeyecekti. Örneğin İtalya’daki faşist Mussolini diktatörlüğünün 1936’daki Etiyopya işgalinde hardal gazı kullanmasıyla çok sayıda kişi hayatını kaybetti.

İkinci Dünya Savaşı ve hemen öncesinde1937’de başlayan Japonya-Çin savaşlarında da kimyasallar sık sık kullanıldı. Japonların Mançurya’dan başlattıkları işgal esnasında veba bulaştırılmış pirelerin yanı sıra kimyasalları devreye sokarken, Nazi Almanyası’nın 1943’te İtalya’ya yönelik müttefik güçlerinin çıkartması sırasında bombaladığı bir Amerikan gemisinden sızan hardal gazı bini aşkın hayata mal oldu.

NAZİLER TOPLAMA KAMPLARINDA KULLANDI

Nazilerin Zyklon-B adlı maddeyi milyonlarca Yahudi, Roman ve muhalifin yaşamını yitirdiği toplama kamplarında kullandığı biliniyor. Gaz odalarında öldürülenlerin sayısı bugün dahi kesin olarak bilinmezken, sağ kurtulan Yahudilerin tanıklıkları sayesinde bu sayının 900 bin civarında olduğu anlaşıldı.

Savaşın sonunda başkent Berlin yakınlarında bulunan bir sinir gazı tesisi, dikkatleri çekmişti. İnsan bedenine solunum ve enjeksiyon yoluyla veya deriye temas şeklinde girerek nöronlara zarar veren bu gaz, miktarına göre ölüme yol açıyor.

Nazi Almanyası’nın savaşı kaybetmesiyle birçok uzmanın daha sonra ABD ve diğer ülkelere kaçtıkları ve buralarda kimyasal-biyolojik silah üretimi çalışmalarına dahil oldukları ise ortaya çıkmıştı. ABD’nin bu tür silahları özellikle Vietnam Savaşı’nda kullandığı anlaşılırken, Vietnamlı sivillerin yanı sıra Amerikan askerleri dahi fosfor ve diğer tür gazlardan etkilenmişti. ABD’nin 1974’te Cenevre Protokolü’nü imzalamayı kabul etmesi öncesinde 1972’de Küba tarafından yayılan grip virüsü nedeniyle yüz binlerce hayvanın telef olduğu iddia edilmişti.

HALEPÇE VE İRAN-IRAK SAVAŞI

Kimyasal silahları başta Kürdistan olmak üzere birçok alanda kullanan İran ve Irak, 1980-1988 aasında yüzbinlerin ölümüne neden oldular. Savaştan hemen sonra 16 Mart 1988’te Halepçe’de 5 bini aşkın Kürdü katleden Irak’taki Saddam rejiminin bu katliamının etkileri yıllarca sürdü ve ölümlerin kesin sayısı halen net olarak bilinmiyor.

Ancak Halepçe’den önce özellikle Irak ordusu tarafından İran’a yönelik kullandığı kimyasallar nedeniyle on binlerce İranlının öldüğüne dair iddialar bizzat Birleşmiş Milletler (BM) tarafından duyurulmuştu. Irak’ın o dönemde kullandığı kimyasal silahları Avrupa başta olmak üzere birçok batı ülkesinden satın aldığına dair belgeler sonradan ortaya çıktı.

YASAKLARA RAĞMEN BİRÇOK SAVAŞ VE ÇATIŞMADA KİMYASAL İZİ

Kimyasal silahların 1989’daki Paris Konferansı’nda 150 kadar ülkenin katılımıyla kesin olarak reddedilmesine rağmen, 1990’lı yıllarda kimyasal ölümler devam etti. 1991’deki Körfez Savaşı sırasındaki bombardımanlar esnasında Saddam rejimine ait sinir gazı ve sarin stoklarının vurulduğu ve sızan gazlar nedeniyle her iki tarafın askerlerinden ölümler ve zehirlenmelerin olduğu doktorlar tarafından yayınlanan raporlara yansımıştı.

Dünyanın farklı ülkelerindeki kimyasalların üretildiği tesislerde yaşanan kazaların yanı sıra Sudan, Afganistan, Kosova, Sırbistan, Yemen, Libya, Filistin gibi birçok çatışma alanında kimyasal maddelerin kullanıldığına dair çokça iddia ortaya atıldı. Bu iddiaların önemli bir kısmının gerçeklik payı olduğu biliniyor.

Kimyasal kullanımı iddialarının en yoğun olduğu son ülke ise, 2011 yılından bu yana iç savaşın sürdüğü Suriye oldu. 2013 yılında Guta’da 350’nin üzerinde kişinin yaşamını yitirdiği saldırıdan Suriye rejimi sorumlu tutulsa da, rejim, savaştığı cihatçı grupları sorumlu gösterdi. O yıl toplamda bin 400 kadar kişinin sarin gazından yaşamını yitirdiği savunulurken, Suriye rejimi elindeki silahları BM’ye teslim etmeyi kabul etti.

Suriye rejimi, Nisan 2017’de İdlib’e bağlı Han Şeyhun’da 100’ün üzerinde kişinin hayatını kaybettiği saldırıda olduğu gibi geçtiğimiz hafta sonunda Duma’da yapılan saldırıyı da üstlenmedi.

En son Türk ordusu ve paralı çetelerinin Efrîn işgalinde kimyasal silah kullandıkları gündeme gelmişti. Şubat ayındaki bir saldırıda 6 sivilin nefes darlığı ve vücutta yanık şüphesiyle hastaneye kaldırıldığı duyurulmuştu.

Kaynak: ANF

PAYLAŞ.
VicdaniRet.org